Tarihimiz ve Biz, İlber Ortaylı

            Osmanlının klasik dönemini, XVIII. ve XIX. asırlardaki toplumsal ve siyasal panoramayı, bugünkü Avrupa’yı var eden koşulları, Türk, Rus ve Japon modernleşme yolculuklarını, kısacası dünya medeniyetinin kökenlerini anlatıyor.

       Tarih yapan milletlerden biri olarak biz Türkler tarih bilincine ne derece sahibiz? Geçmiş belgelerimize ne kadar yakın, ne ölçüde uzağız? Prof. Dr. İlber ORTAYLI derin vukûfiyeti, benzersiz üslubuyla bizi tarihimizle tanıştırıyor, yüzleştiriyor ve tarih yapan bir milleti geçmişiyle buluşturuyor.
             “Tarihimizi okudukça kendimizi daha çok sevecek ve geçmişimize daha çok ısınacağız!”

Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan, Yılmaz Öztuna

16’ıncı ve 17’inci Yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğunun kaderini etkileyen üç devşirme Sultan (Safiye,Kösem,Tarhan Sultanlar)’ın hayat hikayesi
Birinci Bölüm: Safiye Sultan
     Safiye Sultan, Venedikli soylu bir ailenin kızıdır. Bir korsan tarafından kaçırılarak Osmanlı Sarayına götürüldü. Yaşı büyük olmasına rağmen güzelliğinden dolayı saraya kabul edildi. Kıvrak zekası, hırsı, cesareti ve güzelliği ile Şehzade Murad’a  eş olmayı başarabildi. Kısa bir süre sonra da Şehzade Mehmet’e hamile kalarak saraydaki itibarını yükselti.

Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı, İsmail Hakkı Uzunçarşılı

Osmanlı tarihine dair gerek dilimizde ve gerekse yabancı dillerde birçok eser yazılmıştır. Bunların bir kısmı Osmanlıların ilk devirlerine ait Türkçe tarihlerle vakanüvis tarihleridir; eğer biri bu Osmanlı tarihlerini okuyacak olursa, üç kıtaya yayılmış olan bu muazzam imparatorluğa ait pek yüzeysel ve bir kısmı da noksan ve yanlış malumat sahibi olur. Yabancı dillerde yazılmış olanların pek çoğunun yorumları alaycı ve tenkitlerle dolu olarak görülür.

Bir Sürgün, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Dr. Hikmet; İstanbul’un kibar ve devleti seven, çocuklarına çok şefkatli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dr. Hikmet’in babası Ruşen Bey, Sultan Murad taraftarı olması nedeni ile 28, 29 yılı aşkın göz hapsindedirler. O dönemde, bu göz hapsindeki aile ile münasebeti çok yakındakiler dışındaki aileler göze alamamaktadırlar.

Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri, Ahmet Halaçoğlu

  XIX ve XX. yüzyıl içerisinde devam eden Osmanlı Avrupa mücadelesinin asıl sebebi  “Şark Meselesi” ne dayanmaktadır.  Daha ziyade XIX. Yüzyılda siyasi bir terim olarak ifade edilmeye başlayan Şark Meselesi’ nin tarihi menşei oldukça eskidir. Zaman ve mekana bağlı olarak çeşitli görünümlerde ortaya çıkan  (günümüzde Ortadoğu, Lübnan, Irak,  İsrail, Filistin meseleleri) ve değişik şekilde tarif edilen Şark

Bulgaristan’a Satılan Evrak ve Cumhuriyet Döneminde Arşiv Çalışmaları

1931 yılında, İstanbul Defterdarlığı’nca Bulgaristan’a hurda kağıt olarak Osmanlı dönemi arşiv malzemesi satılması ve sonrasında meydana gelen gelişmeler ile Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından günümüze kadar arşivcilik konusunda yapılan çalışmalar, mevzuat düzenlemeleri ve yazışmalar konu edilmektedir.

Suyu Arayan Adam, Şevket Süreyya Aydemir

Yazar bu romanında kendi hayatını kaleme almış,kendi iç dünyasını romanına yansıtmış,hayatı boyunca hep doğru fikir ve düşünceleri bulmaya çalışmış ama Türklük ,Turan ve  ulaşmak istediği ve sonuçta tüm Türklerin birleşmesi ülküsü olan

Mahur Beste, Ahmet Hamdi Tanpınar

Osmanlı toplumunun Tanzimat ile birlikte yaşadığı değişimler.
           Behcet Bey yetmiş yaşında, geçmişte takılıp kalmış, çekingen kendi dünyasında bir ihtiyardır. Sevmediği, asık suratlı hizmetçisi ile birlikte yaşamaktadır. Onu hayatının zarureti olarak görür.Hizmetçisi Şerife Hanım hatıralarından süzülen tek canlıydı ve çok şey ifade ederdi. Behçet Bey ürkek, hassas, iç dünyasıyla meşgul, yalnız bir insandır. Bu da onu darülmihan diye adlandırılan bir yalnızlığa sürüklemiştir. Evi estetiksel kaygının şahane tablosu gibidir. Behçet Bey eski, güzel, renkli şeyleri sever. Antikacı dükkanında saatler geçirir, buna rağmen o sanat meraklısı değil şairdir.

Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası

Milli Mücadele yıllarında önemli görevlere imza atmış Fahrettin Altay'ın kendi kaleminden o yıllardaki hatıraları anlatılmaktadır.
        Yazar Fahrettin Altay, kitaba hayatı ile ilgili çok kısa bir bilgi verdikten sonra başlamaktadır. Babasının Piyade Albay İzmirli İsmail Bey olduğu, dedesinin Urlalıoğlu Ömer Ağa olduğunu, dolayısıyla ecdadının İzmir/Urla ilçesine dayandığını belirtmektedir. 12 Ocak 1880 tarihinde doğan yazar kısaca tahsil hayatından bahsetmektedir. Bu bölümde, okul hayatına başlarken yaşadığı zorluklardan bahisle “Görüp Geçirdiklerim” başlığı altında küçük kıssalar anlatılmaktadır.

Edirne, TTK

Eser, Edirne’nin Osmanlılar tarafından alınışının 600’üncü yıldönümünü kutlamak amacıyla Türk Tarih Kurumu üyelerinden Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Tahsin Öz, Prof. Dr. Halil İnalcık ve Prof. Dr. Tayip Gökbilgin’den oluşan özel komisyonun yaptığı çalışmaları kapsamaktadır. Edirne eserinin baskısı 1965 yılında tamamlanmıştır.
    Bu çalışma, Edirne hakkında yapılan çeşitli araştırmaları bir araya getiren bir eserdir. Eserde, Türk bilginlerinin hazırladığı 22 orijinal araştırma yazısı bulunmaktadır.
    Eserde, yüzyıllarca Türk kültürüne merkez olmuş ve Türk mimarisinin  şaheserlerini saklayan Edirne ilinin  tarihi ve medeniyeti  anlatılmaktadır.

Hüküm Gecesi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Hüküm Gecesi: II. Meşrutiyet yıllarının siyasi olayları ile bu olaylar içerisinde yaşanan duygusal bir aşk hikayesi.
        Yazar eserinde; 1908-1911 yılları arasındaki siyasî olayları, kişisel çıkarlar uğruna girişilen ve halkın yararına herhangi bir düşünceye, ülküye dayanmayan çatışmaları ele almıştır. İttihat ve Terakki Fırkası’nın egemen olduğu dönemin eleştirisini muhalif gazeteci gözüyle yapmıştır. Kısaca; bir devrin çözülüşünün, içerisine sıkıştırılmış aşk hikâyesiyle birlikte ele alındığı duygusal bir romandır.
        Gerçek kişilerle, roman tiplerinin değişik bir roman tekniğiyle yer aldığı eserde Yakup Kadri, gençlik döneminde yaşadığı II. Meşrutiyet yıllarını; gazeteci Ahmet Samim'in öldürülmesinden Bâbıâli baskınına kadar uzanan olayları, İttihat Terakkî ile Hürriyet ve İtilâf arasındaki siyasî çekişmeleri konu ediniyor.
        Kitaba göre, İttihat ve Terakki Partisi olayların hep arkasında olmuş, milletin bütünlüğünü ve bağımsızlığını sağlamak için elinden geleni yapmaya çalışmış; yabancıların, ülkeyi bölmeye ve içten yıkmaya çalışanların karşısında olmaya çalışmıştır. Bu olayların gidişatını hep eleştiren romanın kahramanı Ahmet Kerim, muhalif bir gazeteci olarak, yazılarıyla İttihat ve Terakki’ye karşı cephe almıştır. Bu gazeteci yaşadığı dönemi eleştirmiş, ülkenin daha iyi olması için yazılar yazmıştır. Aynı gayeyi takip eden Ahmet Samim’in de yakın dostudur.
        Olaylar 1908-1911 yılları arasında geçmektedir.

Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar

İki insan arasındaki aşkta gelenek ve gelişmenin birlikte yaşanması
Romanın kahramanı olan mümtaz, küçük yaşta ve kısa aralıklarla babasını ve annesini kaybeder. Bu olay onu çok üzmüştür; özellikle babasının öldürülüşü, evlerinin yanışı, annesiyle birlikte doğup büyüdüğü yerden kaçarcasına uzaklaşmaları onun hafızasında derin izler bırakmıştır.
      Annesini de kaybedince büsbütün yalnız kalan Mümtaz, önce Adana’daki yakınlarının yanında bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a gelir. İhsan ve karısı Macide ile birlikte, Onların Şehzadebaşı’ndaki evlerinde oturmaya başlar. Önceleri büyük bir gurbet duygusu ve yalnızlık içinde kıvranan Mümtaz, Macide’nin iyi kalpliliği sayesinde kısa zamanda yeni hayatına alışır.

Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Beyatlı

Kendi Gök Kubbemiz, Türk şiir coğrafyasına hükmeden bir payitaht, geçmiş ile gelecek arasında kurulmuş sağlam bir köprü, duygu ve düşüncelerimizin de zengin bir arşividir. Yahya Kemal'in şiiri, bu kitapta bir uygarlık tasarımı olarak yer almıştır. Gelenek ve modernlik, Doğu ve Batı, bu tasarımın şiir dünyasında buluşurlar.

Türkçülüğün Esasları, Ziya Gökalp

Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları: Yazar eserinin birinci bölümün de tükçülüğün esaslarını; Türklük kavramını ,millet unsuru gibi temel hususları anlatmış ikinci bölümünde ise Türkçülüğün proğramı anlatılmıştır.
Türkçülüğün yurdumuzda ortaya çıkmasından önce Avrupa'da Türklükle ilgili iki hareket oluştu. Bulardan birincisi Fransızca, Turquerte denilen. Türk hayranlığı'dır. Türkiye'de yapılan ipekli ve yün dokumalar, halılar, kilimler, çiniler, demirci ve marangoz işleri, ciltçilerin, tezhipçilerin yaptıkları ciltler ve tezhipler, mangallar, şamdanla, vb. Gibi Türk sanat eserleri çoktan Avrupa'daki sanat severlerin dikkatini çekmişti. Bunlar, Türklerin eseri olan bu güzel şeyleri binlerce lira vererek toplarlar ve evlerinde bir Türk salonu veya Türk odası oluştururlardı. Bazıları da bunları başka milletlere ait güzel şeylerle birlikte, bibloları arasında sergilerdi.Avrupa ressamların Türk hayatıyla ilgili yaptıkları tablolar ile, şairlerin ve filozofların Türk ahlakını nitelemek amacıyla yazdıkları kitaplar da Turquerie'nin içine girerdi. Lamartine'in, Auguste Comte'un Pierre Laffite'in, Ali Paşa'nın özel sekreterleri olan Mismer'in, Pierre Loti'nin,

Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yaban: Çok Olumsuz Şartlar Altında Kurtuluş Mücadelesi Veren Bir Milletin Bağımsızlık Sevdasının Genç Kuşaklara Aktarılması.
Yabanda zaman olarak Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden Sakarya Zaferi’nin kazanılışına kadar olan süre ele alınır. Savaşta bir kolunu kaybetmiş ihtiyat zabiti Ahmet Celal’in kişiliğinde tanırız yenilgiyi. Mekan ise adı verilmemekle birlikte Haymana Ovasının ortasında, Porsuk Çayı dolaylarında bir köydür.
Milli mücadeleyi konu alan bu romanda köyün ve köylünün durumu, Kurtuluş Savaşındaki tarzı, Ahmet Celal’in gözüyle verilir. Yine o’nun köylüyle ilişkisi ”Halk-Aydın” kopukluğu biçiminde anlatılır.
Romanda şahıs kadrosu şöyle şekillenmektedir: Ahmet Celal romanın asıl kahramanıdır.

Yaşadığım Gibi, Ahmet Hamdi Tanpınar

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901 – 1962), Türk edebiyatının en önemli şair ve yazarlarından biridir. O, batı edebiyatını çok iyi tetkik etmiş, çok iyi anlamış, ama Türk kültürünün, Türk edebiyatının ateşli bir savunucusu, etkili bir tanıtıcısı olmuş, gerçek bir vatanseverdir. Kendisi milliyetçi bir yazardır, ancak milliyetçiliği doktriner değil, Türk milletine, Türk kültürüne karşı duyduğu derin alaka ve aşktan kaynaklanan bir kültür milliyetçiliğidir. Şimdi özetini arz edeceğimiz eseri, onun bir ömür boyu Cumhuriyet, Ülkü, Ulus, Oluş, vs gibi gazete ve dergilerde yayınlanmış çeşitli konulardaki bilgi, görgü ve görüşlerini ortaya koyduğu deneme yazılarının, kendisi vefat ettikten sonra toplanmasıyla oluşturulmuştur.

Yüzyüze, Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov, Yüzyüze: Kırgızistan’ın bir köyünde yaşayan yeni evli bir çiftin savaş nedeniyle bozulan düzenleri ve ilişkileri anlatılmaktadır.
Küçük bir köyde yaşayan Seyde ile İsmail yeni evlenmiştir. Kerpiçten yapmakta oldukları evlerini daha tamamlayamadan ve Sedye hamileyken, kocası askere çağrılmıştır. Kocası askere gittikten sonra Seyde, kayınvalidesiyle birlikte yaşamaya başlamış ve çocuğunu dünyaya getirmiştir.
Seyde’nin Totoy diye bir komşusu vardı ve onun da kocası askerdeydi. Her ikisi de askerdeki eşlerinden mektup bekliyorlardı, ancak ikisi ne de mektup gelmiyordu. Daha önce savaşta kolu kopan Mirzakul köyde yaşıyor ve Sedye ile Totoy’un ihtiyaçları olduğunda yardımcı oluyordu.

100 Büyük Roman Özet, Abraham H. Lass

Abraham H. Lass'ın 100 Büyük Roman Özeti, 4 Cilt olup Ötüken  Yayınevi tarafından 2007'de basılmıştır.
Batı edebiyatını iyi öğrenmenin başlıca yolunun bu edebiyatı oluşturan eserlerin tanıtılması, eleştirilmesi  ve yazarları hakkında bilgi verilmesi olduğu düşüncesiyle Türkçe’ye kazandırılan Abraham H. Lass’ ın bu eseri dört ciltten oluşmaktadır.Amerikalı yazar bu kitap ile iki tür okuyucuya hitap etmek amacında olduğunu belirtmekte , birinci grubu yani  bu kitapta bahsedilen romanların sadece birkaç tanesini okuma fırsatı bulanları   diğerlerini de okumaya sevk etmek ,ikicinci gruba yani bu eserlerden çoğunu okuyanlara da  okumuş oldukları bu eserlerin gerçekten de nefis eserler olduğunu bir kere daha hatırlatmak olduğunu vurgulamaktadır.Yazar romanları incelerken dört ana bölümden oluşan belli bir sistem dahilinde her romanı şu şekilde ele almaktadır.

Sodom ve Gomore, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

    Roman, Mondros Mütarekesinin ardından işgal kuvvetlerinin İstanbul’da meydana getirdikleri fiziksel ve ahlaki tahribatı konu edinmiştir. Zaman olarak 1922 yılına kadar yani işgal kuvvetlerinin çekilmelerine kadar sürer. Başta İngiliz subayları olmak üzere tüm işgal devletlerinin askerleri, Türklüklerini yitirmiş, kokuşmuş Türk aileleri ile birlikte, Anadolu’da Türk’ün ateşi yanarken zevk ve sefa âlemlerine dalmışlardır. Ancak bu aldanış hem işgal güçlerine hem de kişilikleri çürümüş Türk ailelerine pahalıya mal olmuştur.
         Sodom ve Gomore, halen İsrail ile Lübnan arasındaki Lût Gölü çevresinde bulunan iki şehre verilen addır. Kutsal kitaplarda bu iki şehrin insanının

Kürt Dosyası, Uğur Mumcu

Uğur MUMCU yarım kalmış olan bu son kitabında, kanlı terör örgütü başı ÖCALAN’ın hiç de parlak ve kahramanca bir özgeçmişe sahip olmadığını kanıtlıyor. Sonraki bölümlerde ise Cumhuriyet’in ilk yıllarında Kürt kökenli ayrılıkçı terörün durumunu ve alınan önlemleri, dönemin üst düzey yöneticilerinin anekdotları ile açıklamaya çalışıyor.
12 Mart sürecinin ilk ve en fırtınalı günlerinden birinde, 31 Mart 1971 tarihinde Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF)'nde bir gösteri yapılmakta ve “Şafak Bildirisi” adlı  bir  bildiri dağıtılmaktadır. Gösterinin sebebi Tokat’ın Niksar İlçesi Kızıldere Köyü’nde   Mahir ÇAYAN ve 9 arkadaşının güvenlik güçlerince öldürülmüş olmasıdır. “Şafak Bildirisi” ise; Ankara Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Asistanı Doğu PERİNÇEK’in liderliğindeki “Türkiye İhtilalci Komunist Partisi” tarafından yayınlanan bir bildiridir. Gösteriye katılanlar arasında, o sıralarda SBF öğrencisi olan Abdullah ÖCALAN da vardır. Bu husus daha sonra, kendisini toplantı sırasında, yumruğunu kaldırmış slogan atarken gördüklerini söyleyen şahit ifadeleriyle de sabit olacaktır. Abdullah ÖCALAN  gözaltına alınır, tutuklanır ve