tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türkiye ve Reformları (LA TURQUİE ET SES REFORMES), Eugéne Morel

Türkiye ve Reformları (LA TURQUİE ET SES REFORMES), Eugéne Morel

    Yazar; 1850’li yıllarda Fransa tarafından; anlaşmalarla dikte edilen reformların uygulanmasını gözlemlemekle görevlendirilmiş; daha sonraları da çeşitli vesilelerle Osmanlı Devleti topraklarında bulunmuştur. Özetini arz ettiğimiz bu kitapta Türkiye’de edindiği izlenimlerini, devlet düzeni, sosyal ve ekonomik durumla ilgili tespitlerini yazmıştır. Her ne kadar yazar kitabının başında ve arka kapağında “hem kasıtlı bir hayranlık ve coşkudan, hem de sitemli bir aşağılamadan kaçınarak” tarafsız gözle yazmaya çalıştığını ifade etse de, akbabaların leşlere karşı duyabileceği tarafsızlık ne kadarsa, onunki de o kadardır. Onun ve anlaşıldığı kadarıyla tüm Avrupa’nın gözünde Osmanlı toprağı, pislik içinde, berbat yönetilen, her yönüyle düzeltilmesi gereken ve aslında Türklerin olmayan topraklardır. Kitabın birinci bölümü bu söylediklerimizi tekzip eder niteliktedir. Kitaba, sanki Osmanlı’nın toprak bütünlüğüne derin bir saygısı; sosyal, kültürel hayatına ve engin hoşgörüsüne büyük bir hayranlığı varmış gibi başlıyor; ancak sonraki bölümler bunları tamamen yalanlar nitelikte. 
    Kitap, giriş ve sonuç bölümleri dâhil 13 bölümden oluşmaktadır. Bölümlerin listesi aşağıda sunulmuştur:  


2.       BÖLÜMLERİN ÖZETİ:
    a.     “Giriş” Bölümü:

21’inci Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti, Kemal GİRGİN– Işık BİREN

 21’inci Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti, Kemal GİRGİN– Işık BİREN
Son yüzyılda dünyada gelişen önemli olaylar, yaşanan felaketler,  ilerlemeler, savaşlar, barışlar ve  güç  dengelerinin nedenleri ile geçmişi özetlemek ve ileriye dönük düşünceleri geliştirmektir.                
                      
    Dünya Siyaseti Açısından 20’nci Yüzyılın Bilançosu:
    20’nci yüzyılın özetini ifade ederken dünya siyaseti açısından kullanılan iki kelime ‘’ilerlemeler’’ ve ‘’trajediler’’ olacaktır. İlerlemelere bakıldığında; 20’nci yüzyılda insanoğlunun yaşamında, kara ve denizin yanı sıra havanında gitgide gündeme girdiğini görmekteyiz. 20’nci yüzyıl boyunca havacılık ve nükleer güç gibi büyük atılımların yanı sıra, elektrik-elektronik buluş ve uygulamaları ile haberleşme, ulaşım ve sanayide büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Ayrıca tıp alanındaki buluşlar, yeni ilaç ve metotlar, medyadaki yoğun yenilikler, internetin yaygınlaşması, eğitimin yaygınlaşması, yaşam konforunun artması, tüketimin yükselmesi gibi olgular, hep kapattığımız 20’nci yüzyılın başarıları arasındadır.
    Bütün bu ilerleme-gelişme olaylarının yanı sıra, 20’nci yüzyılın ikinci en belirgin özelliği ‘’trajediler’’ ile dolu olmasıdır. Olumsuz veya trajik niteliğin belli başlı nedeni, yüzyıl boyunca yaşanmış olan savaşlar ve kanlı çatışmalardır. 20’nci yüzyılda yaklaşık yüz milyon insan savaş ve çatışmalarda hayatını kaybetmiş, yüz milyonlarca kişi de bu olayların maddi ve manevi ızdıraplarını yaşamıştır.

Hacı Bektaş Veli Makâlât Konuşmaları - Öğütleri, Ahmet Tekin

Hacı Bektaş Veli’nin bu eserini sadeleştirerek hazırlayan yazar Ahmet TEKİN kitaba Anadolu’nun nasıl yurt edinildiğini, ne tür fedakârlıklar yapıldığını, günümüzde ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları, devletin önemini ve toplumsal değerlere sahip çıkılması gerektiğini ifade ederek başlamıştır. Yazar, Hacı Bektaş Veli’nin şahsiyetini ve Türk ve İslam âlemi için önemini belirttikten sonra asıl eseri on bir bölümde toplamış müteakiben asıl esere Hz. Muhammed’in hayatının kısa bir özetini ve Veda Haccı’nda yaptığı konuşmayı dâhil etmiştir.

Ankara, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Cumhuriyetimizin başkenti Ankara'yı anlatan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun "Ankara" adlı romanı, Cumhuriyetin ilk yıllarının farklı karakterlerin dünyasından anlatılıyor. İlk baskısı 1934’de yayınlanan roman üç bölümden oluşuyor; birinci bölümde Milli Mücadele ruhunu özlemle ve övgüyle anlatan yazar, ikinci bölümde Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından bu Milli Mücadele ruhunun yitirilmesini eleştiriyor, kendi deyimiyle bir karikatür yapıyor. Son bölümde ise yazar, Cumhuriyetin yirminci yılında gerçekleşmesini hayal ettiği Türkiye düşünü anlatıyor.
Roman kahramanları Selma Hanım ve Neşet Sabit'tir. Nazif Bey ve Hakkı Bey'ler de romanın diğer kişileridir. Selma Hanım, İstanbul'dan Ankara'ya gelen idealist bir inkılâpçıdır. Önce Nazif Bey'le evlenir. Bankacı Nazif Bey'de istediğini bulamaz. Bu, Nazif Bey'in şahsında, aynı zamanda bürokrasinin de kokuşmuşluğunu simgeler. Hakkı Bey binbaşıdır. Sivil bir bürokratta aradığını bulamayan Selma Hanım, asker Hakkı Bey'le evlenir; fakat o daha büyük bir hayal kırıklığına uğratır Selma Hanım'ı. Daha sonra idealist bir gazeteci olan Neşet Sabit'le hayatını birleştirir.

Allah’ın Süngüleri-Reis Paşa, Attila İlhan

Attila İLHAN’ın  1920 ve 1921 yıllarının İstanbul’unu, Anadolu’sunu anlattığı Allah’ın Süngüleri adlı romanı belirli bir tarih altyapısına sahip olunarak okunduğu takdir de anlam kazanmaktadır. Ülkenin karşı karşıya kaldığı yurt içi ve yurt dışından kaynaklanan sıkıntılar, buhranlar romanın alt yapısını oluşturmuştur. Tarih kitaplarından aşina olunan İsmet İNÖNÜ, Mareşal Fevzi ÇAKMAK, Halide Edip ADIVAR, Yunus NADİ, Çerkes ETHEM gibi şahsiyetler ve onlarla alakalı o yıllara ait hadiseler özenle seçilmiştir.
Romanın geneline bakıldığında yazarın anlaşılmama kaygısı yaşamadan eski Türkçe kelimeleri seçmiş olması dikkate değer bulunmaktadır. Aslında o dönemi anlatmak için yapılması gerekende budur. Olayların eski kelimeler kullanılarak anlatılması, mistik bir hava kazandırmıştır.

Panaroma, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Romanın birinci bölümü Kurtuluş savaşı bitimi ile Atatürk’ün ölümüne kadar olan dönemi kapsamaktadır. İkinci bölümü ise Atatürk’ün ölümünden II nci Dünya Savaşı sonrasına kadar olan dönemdeki olayları, karakterleri ve düşünceleri kapsamaktadır.  Her iki dönemde, aydın kesim ile İnkılaba ayak uyduramayan bağnaz kesim arasındaki fikir çatışmaları, sade ve karamsar olmayan bir dille anlatılmaktadır.

Romanın birinci bölümünde yer alan karakterlerden ön plana çıkanların tasvirleri, Cumhuriyet sonrası Türkiye’nin fikirsel oluşumunun birer örneği olarak verilmiştir. Söz konusu karakterlerden en önemlileri, sırasıyla Kurtuluş Savaşının bitimini müteakip kurulan hükümetin Millet Vekillerinden biri olan Neşet SABİT’dir. Neşet SABİT nüfuzunu (uyanık diye geçinen ve kara para aklayan bir zat) kullanarak mal mülk sahibi olmuş politikacı  bir karakterdir.

Memleket Hikayeleri, Refik Halit Karay

Memleket Hikayeleri, Refik Halit Karay

Memleket Hikayeleri; Anadolu’ya ait ilk hikayelerden örnekleriyle, Türk Edebiyatında önemli bir yere sahip olmuştur. Hikayelerde Anadolu ve oralarda yaşayan insanlar gerçek yönleriyle ve Türkçe’nin mükemmel kullanımıyla anlatılmıştır. Refik Halid KARAY’ın, 1920’de yayınlanan eseri ilk sosyal hikayelerimizden oluşmuş, bir dönemi en canlı şekliyle anlatmış,  kaynak kitaplar arasında yerini almıştır. Kitapta 1908-1920 yıllarına ait 18 hikaye yer almaktadır.
Yatık Emine
Hikaye, Ankara’ya iki gün ötede ana yollardan uzak, küçük bir kasabada geçmektedir. Kasabada, her küçük Anadolu kasabasında yaşanan olayların durağanlığı vardır.

Medine Müdafaası, Fahrettin Paşa

Başkomutanlık tarafından Kanal Harekatı için görevlendirilen, 4’üncü Ordu Komutanı Cemal Paşa, Kanal’ a taarruz etmeden önce Hicaz meselesini çözmek ister. Hicaz’ın kendine özgü bir yönetim biçimi vardır ve merkezi Mekke’dir. Bu şehirde bir vali,  bir komutan ve bunların üstünde, padişah tarafından atanan bir şerif vardır.
    Mekke valisi ve komutanı Cemal Paşa’ya, Mekke Şerifi Hüseyin’in iki yüzlü davrandığı, uzun süredir İngilizler ile görüşmeler  yaptığını, kendine güvenilmemesini gerektiğini rapor ederler. Cemal Paşa, Şerif Hüseyin’ den Cihad çağrısının gereklerini yapmasını ve Kanal seferi için yardım göndermesini ister. Şerif Hüseyin, İngilizlerin Çanakkale’den asker çekip Mısır’da kuvvet toplamalarına kadar Cemal Paşa’yı oyalar. Şerif Hüseyin isyan hazırlıklarına başlayınca Cemal Paşa ile Enver Paşa  görüşerek Medine’nin mümkün olduğu kadar elde tutulması kararını alırlar.  Cemal Paşa, bu görev için o sırada Suriye’de 12’nci Kolordu Komutanı olan  Fahrettin Paşa’yı seçer. Kendisine  Medine’de olan biteni anlamak ve gerekeni yapmasını emreder. Şerif Hüseyin ve oğullarını kuşkulandırmamak için de Medine’ye dini bir ziyaret amacı ile gidilmiş gibi  bir hava verilmesini ister.

Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman


Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman. Eser, dönem olarak 1’nci Dünya Savaşının sonları  ve Kurtuluş Mücadelemizin ilk yıllarından  başlamaktadır. Detaylı olarak Kütahya-Eskişehir Savaşını, Sakarya Savaşını,  Büyük Taarruzu ve sonrasını ele almaktadır.
    Kişilerin büyük çoğunluğu gerçek kişilerdir, konuşmaların ve olayların çoğunluğu kaydedilmiş ve aktarılmış gerçek konuşmalardır.
    Mustafa Kemal Paşa, kongre yapmak ve Kurtuluş’u şekillendirmek üzere, Erzurum' a gelişinden beş gün sonra, 8/9 Temmuz 1919'da, “Sine-i millette bir ferd-i mücahit (milletin bağrında bir mücahit kişi) olarak çalışmak üzere" çok sevdiği askerlik mesleğinden ve görevinden istifa eder. Artık milletin bir bireyi olarak; milletten kuvvet, kudret ve ilham alarak tarihi görevine devam edecektir. Daha sonra, 23 Nisan 1920’de TBMM Başkanı seçilecek ve sadece bu sıfatı olacaktır. Halbuki, dost ve düşmanın kabul ettiği gibi, Kurtuluş’u planlayan ve yürüten güç O’dur.

Küçük Ağa, Tarık Buğra

Küçük Ağa, Tarık Buğra: Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü,heybetini kaybetmeye başlamış,isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür.Kitapta , bir Anadolu kasabası olan Akşehir'den yola çıkılarak ,kurtuluş mücadelesinin bir bölümü ve İstanbul ile Kuva-i  Milliye ikilemi anlatılmaktadır.
1. Dünya Savaşı sonrası Akşehir’de durum:Dünya Savaşı resmen sona ermiş olmakla birlikte , Osmanlı Devleti üzerinde yarattığı etkiler tüm gücüyle devam emektedir.Savaş sonrası bir çok asker memleketlerine geri dönmüştür.Zayiatın büyüklüğü evlerine dönen erlerin çoğunun gazi oluşuyla daha da iyi anlaşılmıştır.Bu erlerden biri de Salih adlı Akşehirli bir askerdir.Memleketine döndüğünde kaybettiği kolunun acısıyla beraber , ülkenin durumunu daha acı bir şekilde anlayan Salih gittiğinden beri çok şeyin değiştiğini görür.Önceleri dost olarak yaşayan Rumlar ve kendi halkı şimdi birbirinden soğumuştur.Salih’in samimi arkadaşı olan Niko da bir Rum dur ve gelişmelerden o da etkilenmiştir.

Falih Rıfkı Atay, Çankaya

Falih Rıfkı ATAY’IN, Atatürk’ün  hayatını ve yaşadığı dönem olaylarını anlattığı anı ve anektodlar.

        Çankaya,Falih Rıfkı Atay’ın, Atatürk’ün uzun yıllar yanında bulunan bir dostu olarak  kaleme aldığı eseridir.Bu yönüyle Atatürk’ün biyografisi olma özelliğini taşımaktadır.Fakat kitabın kurgusu salt bir biyografi tarzında  değil ,Atatürk’ün doğup büyüdüğü, içinde yaşadığı toplum ve olaylara da ışık tutan ve o günün bakış açısını çok açık bir şekilde gözler önüne seren bir yaklaşımı da yansıtmaktadır.Dolayısıyla yazar adeta okuyucuyu o günlere götürmekte  ve belki daha önce okuduğumuz ,fakat net olarak kavrayamadığımız bir çok konuyu yaşarcasına anlama fırsatı vermektedir. Eserde  anlatılan anı ve anektodlar  Falih Rıfkı’nın bizzat  gördükleri ve yaşadıkları olması ve  ilk ağızdan anlatılması  okumayı sürükleyici ve akıcı hale getirmiştir.Kitap, Atatürk’ün hayatındaki önemli devreleri içeren dokuz bölüm halinde anlatılmıştır.Bu bölümler  şu şekildedir;

Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları, Barbaros Hayrettin

16'ncı asır Osmanlı tarihinin önemli kaynaklarından biri olan bu kitap Barbaros Hayrettin Paşa ve kardeşi Oruç Reis’in Midilli adasından çıkıp Cezayir’i nasıl fethettiklerini, denizde ve karada ne çeşit savaşlar yaptıklarını anlatmaktadır.
    Barbaros Hayrettin Paşa, 1473 tarihinde Midilli Adasında doğmuştur. Babası Midilli’ye yerleşmiş olan Türk sipahilerinden Eceova’lı Yakup Bey’dir. Yakup Beyin İshak, Oruç, Hızır ve İlyas adında dört oğlu dünyaya gelmiştir. İshak ile Oruç büyükleri, Hızır ile İlyas da küçükleridir.

Tarihimiz ve Biz, İlber Ortaylı

            Osmanlının klasik dönemini, XVIII. ve XIX. asırlardaki toplumsal ve siyasal panoramayı, bugünkü Avrupa’yı var eden koşulları, Türk, Rus ve Japon modernleşme yolculuklarını, kısacası dünya medeniyetinin kökenlerini anlatıyor.

       Tarih yapan milletlerden biri olarak biz Türkler tarih bilincine ne derece sahibiz? Geçmiş belgelerimize ne kadar yakın, ne ölçüde uzağız? Prof. Dr. İlber ORTAYLI derin vukûfiyeti, benzersiz üslubuyla bizi tarihimizle tanıştırıyor, yüzleştiriyor ve tarih yapan bir milleti geçmişiyle buluşturuyor.
             “Tarihimizi okudukça kendimizi daha çok sevecek ve geçmişimize daha çok ısınacağız!”

Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan, Yılmaz Öztuna

16’ıncı ve 17’inci Yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğunun kaderini etkileyen üç devşirme Sultan (Safiye,Kösem,Tarhan Sultanlar)’ın hayat hikayesi
Birinci Bölüm: Safiye Sultan
     Safiye Sultan, Venedikli soylu bir ailenin kızıdır. Bir korsan tarafından kaçırılarak Osmanlı Sarayına götürüldü. Yaşı büyük olmasına rağmen güzelliğinden dolayı saraya kabul edildi. Kıvrak zekası, hırsı, cesareti ve güzelliği ile Şehzade Murad’a  eş olmayı başarabildi. Kısa bir süre sonra da Şehzade Mehmet’e hamile kalarak saraydaki itibarını yükselti.

Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı, İsmail Hakkı Uzunçarşılı

Osmanlı tarihine dair gerek dilimizde ve gerekse yabancı dillerde birçok eser yazılmıştır. Bunların bir kısmı Osmanlıların ilk devirlerine ait Türkçe tarihlerle vakanüvis tarihleridir; eğer biri bu Osmanlı tarihlerini okuyacak olursa, üç kıtaya yayılmış olan bu muazzam imparatorluğa ait pek yüzeysel ve bir kısmı da noksan ve yanlış malumat sahibi olur. Yabancı dillerde yazılmış olanların pek çoğunun yorumları alaycı ve tenkitlerle dolu olarak görülür.

Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri, Ahmet Halaçoğlu

  XIX ve XX. yüzyıl içerisinde devam eden Osmanlı Avrupa mücadelesinin asıl sebebi  “Şark Meselesi” ne dayanmaktadır.  Daha ziyade XIX. Yüzyılda siyasi bir terim olarak ifade edilmeye başlayan Şark Meselesi’ nin tarihi menşei oldukça eskidir. Zaman ve mekana bağlı olarak çeşitli görünümlerde ortaya çıkan  (günümüzde Ortadoğu, Lübnan, Irak,  İsrail, Filistin meseleleri) ve değişik şekilde tarif edilen Şark

Bulgaristan’a Satılan Evrak ve Cumhuriyet Döneminde Arşiv Çalışmaları

1931 yılında, İstanbul Defterdarlığı’nca Bulgaristan’a hurda kağıt olarak Osmanlı dönemi arşiv malzemesi satılması ve sonrasında meydana gelen gelişmeler ile Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından günümüze kadar arşivcilik konusunda yapılan çalışmalar, mevzuat düzenlemeleri ve yazışmalar konu edilmektedir.

Suyu Arayan Adam, Şevket Süreyya Aydemir

Yazar bu romanında kendi hayatını kaleme almış,kendi iç dünyasını romanına yansıtmış,hayatı boyunca hep doğru fikir ve düşünceleri bulmaya çalışmış ama Türklük ,Turan ve  ulaşmak istediği ve sonuçta tüm Türklerin birleşmesi ülküsü olan

Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası

Milli Mücadele yıllarında önemli görevlere imza atmış Fahrettin Altay'ın kendi kaleminden o yıllardaki hatıraları anlatılmaktadır.
        Yazar Fahrettin Altay, kitaba hayatı ile ilgili çok kısa bir bilgi verdikten sonra başlamaktadır. Babasının Piyade Albay İzmirli İsmail Bey olduğu, dedesinin Urlalıoğlu Ömer Ağa olduğunu, dolayısıyla ecdadının İzmir/Urla ilçesine dayandığını belirtmektedir. 12 Ocak 1880 tarihinde doğan yazar kısaca tahsil hayatından bahsetmektedir. Bu bölümde, okul hayatına başlarken yaşadığı zorluklardan bahisle “Görüp Geçirdiklerim” başlığı altında küçük kıssalar anlatılmaktadır.

Türkçülüğün Esasları, Ziya Gökalp

Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları: Yazar eserinin birinci bölümün de tükçülüğün esaslarını; Türklük kavramını ,millet unsuru gibi temel hususları anlatmış ikinci bölümünde ise Türkçülüğün proğramı anlatılmıştır.
Türkçülüğün yurdumuzda ortaya çıkmasından önce Avrupa'da Türklükle ilgili iki hareket oluştu. Bulardan birincisi Fransızca, Turquerte denilen. Türk hayranlığı'dır. Türkiye'de yapılan ipekli ve yün dokumalar, halılar, kilimler, çiniler, demirci ve marangoz işleri, ciltçilerin, tezhipçilerin yaptıkları ciltler ve tezhipler, mangallar, şamdanla, vb. Gibi Türk sanat eserleri çoktan Avrupa'daki sanat severlerin dikkatini çekmişti. Bunlar, Türklerin eseri olan bu güzel şeyleri binlerce lira vererek toplarlar ve evlerinde bir Türk salonu veya Türk odası oluştururlardı. Bazıları da bunları başka milletlere ait güzel şeylerle birlikte, bibloları arasında sergilerdi.Avrupa ressamların Türk hayatıyla ilgili yaptıkları tablolar ile, şairlerin ve filozofların Türk ahlakını nitelemek amacıyla yazdıkları kitaplar da Turquerie'nin içine girerdi. Lamartine'in, Auguste Comte'un Pierre Laffite'in, Ali Paşa'nın özel sekreterleri olan Mismer'in, Pierre Loti'nin,