uluslararası ilişkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uluslararası ilişkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21’inci Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti, Kemal GİRGİN– Işık BİREN

 21’inci Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti, Kemal GİRGİN– Işık BİREN
Son yüzyılda dünyada gelişen önemli olaylar, yaşanan felaketler,  ilerlemeler, savaşlar, barışlar ve  güç  dengelerinin nedenleri ile geçmişi özetlemek ve ileriye dönük düşünceleri geliştirmektir.                
                      
    Dünya Siyaseti Açısından 20’nci Yüzyılın Bilançosu:
    20’nci yüzyılın özetini ifade ederken dünya siyaseti açısından kullanılan iki kelime ‘’ilerlemeler’’ ve ‘’trajediler’’ olacaktır. İlerlemelere bakıldığında; 20’nci yüzyılda insanoğlunun yaşamında, kara ve denizin yanı sıra havanında gitgide gündeme girdiğini görmekteyiz. 20’nci yüzyıl boyunca havacılık ve nükleer güç gibi büyük atılımların yanı sıra, elektrik-elektronik buluş ve uygulamaları ile haberleşme, ulaşım ve sanayide büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Ayrıca tıp alanındaki buluşlar, yeni ilaç ve metotlar, medyadaki yoğun yenilikler, internetin yaygınlaşması, eğitimin yaygınlaşması, yaşam konforunun artması, tüketimin yükselmesi gibi olgular, hep kapattığımız 20’nci yüzyılın başarıları arasındadır.
    Bütün bu ilerleme-gelişme olaylarının yanı sıra, 20’nci yüzyılın ikinci en belirgin özelliği ‘’trajediler’’ ile dolu olmasıdır. Olumsuz veya trajik niteliğin belli başlı nedeni, yüzyıl boyunca yaşanmış olan savaşlar ve kanlı çatışmalardır. 20’nci yüzyılda yaklaşık yüz milyon insan savaş ve çatışmalarda hayatını kaybetmiş, yüz milyonlarca kişi de bu olayların maddi ve manevi ızdıraplarını yaşamıştır.

Tarihin Sonu ve Son İnsan, Francis Fukayama

Tarihin Sonu ve Son İnsan, Francis Fukayama, Simavi Yayıncılık,1993, İstanbul
Uluslararası ilişkiler ve liberal demokrasiler.

    Sözkonusu kitabın temelleri, yazarın 1989 yılında ‘’The National İnterest ‘’ dergisinde yayınladığı  ‘’ Tarihin Sonu mu?’’ başlıklı makalede atılmıştır. Hem Kitap hem de makale yayınlandığı zaman uzunca bir süre uluslar arası arenelarda tartışma konusu olmuştur ve olmaya devam etmektedir. 1992 yılında yayınlanan kitap özellikle Berlin duvarını yıkılması ile birlikte oluşan iyimserlik havasında yazılsa bile aradan geçen zaman zarfı içerisinde işlediği temalar itibarı ile güncelliğini korumaktadır.
    Tarihin sonu ve son insan başlığı yazarın kitapta hem tarihi hemde insanı geçmişten günümüze incelediği için verilmiştir. Kitap genel olarak liberal demokrasiyi insanlığın deneme yanılma yöntemi ile ulaştığı en son nokta olarak tanımlarken insanıda tarih içerisinde gerçekleştirdiği kabul görme mücadelesinin sonuna gelmiş olarak tanımlamaktadır. Liberal demokrasi içerisinde insanın artık yapmak zorunda kaldığı bir kabul görme mücadelesine gerek kalmadığı sözkonusu sistemin içinde insanların zaten birbirlerinin haklarına saygı gösterirken kabul görmenin kendiliğinden gerçekleştiği belirtilmektedir.
    Yazar kitabı yazarken düşüncelerini

Turkey at the Straites, James T. Shotwell, Francis Deak

Turkey at the Straites, James T. Shotwell, Francis Deak, The Macmillan Company, 1940, Newyork
Marmara Denizi’nde Bulunan Boğazların Tarihi Geçmişi Ve Türkiye’nin Egemenliğindeki Konumu İle İlgili Yazarların Anlatım ve Yorumları.
          1940 yılında yayınlanan Turkey at the Straites (Boğazlardaki Türkiye) adlı kitapta tarihçi yazarlar James T. SHOTWELL ve Francis DEAK tarafından boğazların tarihi gelişimi ve Osmanlı ve Türkiye hakimiyetindeki durumunu incelenmiştir.
          Kitap, 196 sayfa ve 14 bölümden oluşmaktadır. Boğazların eski ve ortaçağ dönemlerindeki durumu, Rusların boğazlara inişi, Londra, Paris ve Berlin anlaşmaları, Birinci Dünya Savaşı öncesi dönem, Birinci Dünya Savaşı dönemi, Sevr, Lozan ve Montrö Anlaşmaları gibi bölümler mevcuttur.
          Avrupa’yı Asya’ya bağlayan Marmara Denizi üzerindeki Çanakkale ve İstanbul boğazları asırlardır  tarih sayfasında uluslararası bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Boğazlardaki geçişin kontrolü Karadeniz’i Akdeniz’e bağlaması sebebiyle jeopolitik bir önemi de beraberinde getirmektedir. Ayrıca tarihteki vazgeçilmez mevkii nedeniyle  İstanbul şehrinin de adını verdiği boğazdaki ticari önemi ve liman şehri olması da boğazların birçok ülke tarafından arzu edilmesine yol açmıştır.Tarihte sırasıyla Romalılar, Bizanslılar, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hüküm sürdüğü boğazlar üzerinde özellikle denizcilikte ileri olan Venedik, Ceneviz, Piza, Büyük Britanya ve Rusya gibi devletlerin de emeli olmuştur.

Silahsız Savaş, Onur Öymen


Silahsız Savaş, Onur Öymen, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002
Diplomatik Müzakereler, Diplomasinin İç Yüzü         
 
                        Kitap toplam on üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümde diplomatik müzakerelerin yapısına dair teorik açıklamalara yer verilmekte ve diplomatik müzakerelerde önemli görülen hususlar tecrübeler ışığında anlatılmaktadır. Diğer bölümlerde ise Siyasi Tarih’in ilgi alanına giren Dünya ve Türkiye olaylarının gelişiminde diplomatik müzakerelerin rolü incelenmektedir.
            Kitapta dikkat çeken temaların özeti aşağıya çıkarılmıştır.
                        (1)       Giriş:
                                   Diplomasi, devletlerin uluslararası alanda çıkarlarını korumak ve sorunları çözmek üzere icra ettiği faaliyetlerdir. Diplomasinin en çok kullandığı ve geçerli bulduğu yöntem ise müzakeredir. Müzakere diplomasinin temel taşıdır. Milletlerarası ilişkilerde uyuşmazlıkların çözümü, esas itibariyle müzakere yöntemiyle sağlanır. Birleşmiş milletler yasası da uyuşmazlıkların çözümü yöntemlerinden söz ederken birinci sıraya müzakereyi koymuştur. Arabuluculuk gibi başka uzlaşma yöntemleri de vardır. Ama esas kural milletlerarası sorunların müzakere yöntemiyle çözülmesidir.
            Uluslararası ilişkilerde en önemli unsur ulusal çıkarlardır. Bu ulusal çıkarların korunması uğrunda tarih boyunca pek çok insani değer göz ardı edilmiştir. Hak, hukuk, insaf, adalet gibi duygular konuya dışarıdan taraf olan devletler tarafından pek az hatırlanmıştır. Çünkü bu kavramlar uluslar arası ilişkilerin tabiatına yabancıdır.
                        (2)       Diplomasinin Gerçek Yüzü:

Yunanistan ve “Doğudan Gelen Tehlike” Türkiye, Alexis Heraclides

Yunanistan ve “Doğudan Gelen Tehlike” Türkiye, Alexis Heraclides, İletişim, 2003, İstanbul

  Türk-Yunan ilişkileri üzerine
       (1) Yunanistan’da Türkiye İle Karşıtlığı Öngören Bakış Açısı: Genel Bir Eleştiri
Yunanlılar, Türkleri daimi bir düşman olarak görürler. İki ülkenin tarihsel ilişkilerini seçmeli bir biçimde ve önyargıyla yorumlarlar. Birbirlerine yakınlaştıkları dönemlerde bile bu anlayışta bir farklılık olmamıştır. Bu algılamalar, özellikle ateşli vatanseverler yetiştirmek amacı güden Yunan eğitim sistemi ile kuşaktan kuşağa geçmiştir.
Yunan aydınlarının ve akademisyenlerinin çalışmalarıyla şekillenmiş olan bu ilişkilerde dört eğilim dikkati çekmektedir:
- Katıksız milliyetçilik : İlk ve en geleneksel eğilimdir. İlk öğretimdeki tarih eğitimi ile gerçekleştirilmektedir.
- Dinsel-kültürel milliyetçilik: 1974’ten sonra ortaya çıkmış, din ve kültürel alandaki farklılıkları ortaya koymaktadır.
- Savaş jeopolitiği görüşü: Jeopolitik dengesizliği gidermek için savaşı kaçınılmaz kabul etmektedir.
- Güç stratejisi: Türk tehdidinin, diplomasi ile durdurulmasını öngörmektedir.
Bu eğilimlerden birincisi olan milliyetçilik ile ilgili hususlar şu şekildedir:
Milliyetçi ekole göre Yunanistan iyi niyetlidir.

Türkiye’ye Yönelik Psikolojik Operasyonlar, Özcan YENİÇERİ

Türkiye’ye Yönelik Psikolojik Operasyonlar,  Özcan Yeniçeri, Fark Yayınları, 2008, Ankara

Türkiye’ye yönelik terör, kriz, demokrasi, farklılıklar, insan hakları, ikinci cumhuriyet ve ‘’soykırım’’ temelinde yürütülen psikolojik operasyonlar ile ardında yatan gerçeklerin ortaya çıkarılması.

    (1) Küresel gelişmeler, yerleşik yapı ve kültürleri tehdit etmektedir. Gelişmelerdeki hız, bilgideki yoğunluk ve değişmedeki baskı, yaşamın her alanını etkilemektedir. Küresel güçler, talepleri yönetme haklarını ve insanlar üzerindeki ayrıcalıklarını kabul ettirebilmek için, tarihsel toplulukları geriletmek gibi bir stratejiyi devreye sokmuşlardır. Bu amaçla yaratılan kültürel şoklar sayesinde, geleneksel kavram, değer ve kültürler geçersiz kılınmaktadır. Bireylerin psikolojik ve ekonomik ihtiyaçları üzerinde yapılan operasyonlar büyük ölçüde amaçlarına ulaşmak üzeredir. Günümüz insanının yalanlardan değil, daha çok gerçeklerden rahatsız olması bu operasyonlarla sağlanan kazanımın bir göstergesidir. Yapılan çok yönlü psikolojik operasyonlar sonucunda, insanların yaşamlarının parçalanması, onların zihinsel algılarını da parçalı hale getirmiştir.