Üşüyen Sokak, Cengiz Dağcı

Üşüyen Sokak, Cengiz Dağcı, İstanbul, 2006
İkinci dünya savaşı sırasında Kırımda halkın yaşantısı ve Kırım’ın hali

        Yazar İkinci Dünya savaşında Kırımın Alman işgaline uğramasından önceki günlerde  elinde yazdığı hikayelerin bulunduğu kavanozla Kırımın sokaklarında ümitsizce dolaşmaktadır. Çocukluğunun kalabalık ve şen şakrak sokaklarında şu anda sessizlik ve ümitsizlik hakimdir. Çalıştığı enstitü ise kapanmak üzeredir. Bir akşam üzeri otobüste kendisiyle beraber iki kişi daha bulunmaktadır. Otobüsten indikten bir süre sonra otobüsteki bayan tarafından takip edildiğini anlar. Bayanın ismi Almira’dır ve yazarı tanımıştır. Almira yazardan 15-16 yaş büyüktür ve yazarla aynı mahallede büyümüştür. Yazar ise Almirayı tanımamıştır.
        Almira yazarı hem Alman saldırılarından korumak hem de askere alınmasına mani olmak için  güvenli bir eve götürür. Almira evin savaş nedeniyle ülkeyi terk etmiş olan bir arkadaşına ait olduğunu söyler. Yazar camları battaniyelerle örtülü, karanlık, içerisinde çok az eşya bulunan iki katlı evde yalnız başına kalır. İçeride birisinin olduğu anlaşılsa askere alınmak için götürülebilir veya Alman casusu diye öldürülebilir. O yüzden dışarıya ışık çıkmamalı ve kendisi de dışarıdan görünmemelidir.

Gazi Osman Paşa ve Plevne Savunması, Genelkurmay

Gazi Osman Paşa ve Plevne Savunması, Genelkurmay, 1982, Ankara
 
Kitapta çok genişçe yer verilmekte olan Osmanlı-Rus Savaşında (1877-1878 ) ve özelikle Plevne savunma Komutanı Gazi Osman Paşa'yı anlatmakta.


Türk tarihi kahramanlar ve kahramanlık öyküleriyle doludur. Attila'dan Alparslan'a, Fatih Sultan Mehmet'ten Mustafa Kemal Atatürk'e kadar nice isim imkânsızı başararak Türk tarihine geçmişlerdir. Bu büyük kahramanlardan biri de Gazi Osman Paşa'dır. Gazi Osman Paşa, Tokat"ta doğdu. Asıl adı Osman Nuri"dir. Babası, İstanbul kereste gümrüğünde kâtip olan Mehmet Efendi, annesi Şakire Hatun"dur. Ailenin tek erkek çocuğu olan Osman Nuri, henüz yedi sekiz yaşlarında iken ailesiyle birlikte İstanbul"a babasının yanına gitti. Sırasıyla Askeri Rüştiye, Askeri İdadi ve Mektebi-i Harbiye okullarını bitirdi. Çeşitli görevlerde bulunan Gazi Osman Paşa, 1859 yılında Osmanlı Devleti"nin nüfus sayımı ile kadastro usulünde haritasının çizilmesinin kararlaştırılması ve bu arada Bursa ilinden başlanması üzerine bu göreve askeri temsilci olarak tayin edildi. 1866"da Girit"te baş gösteren Rum isyanı dolayısıyla buraya yollandı.

İlk Öğretmen, Cengiz Aytmatov

    İlk Öğretmen, Cengiz Aytmatov
Kitapta olaylar; anlatıcı konumunda bir ressam, köyün eski öğretmeni Duyuşen ile ünlü bir felsefe profesörü olan Altınay Süleymanova arasında geçmektedir.
Hikâye, ressam ve Profesör Süleymanova’nın köydeki okul açılışı için köye davet edilmeleri ile başlamaktadır. Ressam’da Profesör’de uzun zamandır köye gitmedikleri için    2–3 gün kalmak üzere daveti memnuniyetle kabul ederler. Köy ahalisi Profesör Süleymanova’yı törenle karşılar ve onu memnun etmeye, sevgilerini göstermeye çalışırlar. Coşkun bir hava vardır. Bu durum artık köyün postacılığını yapmakta olan eski öğretmen Duyuşen’in okul açılışı için telgrafları getirmesine kadar devam eder. Törene davet edilmesine rağmen Duyuşen teslim edilmesi gereken telgraflar olduğunu bahane ederek, içeri girmez ve gider. Profesör Süleymanova, Duyuşen’in adını duyunca tedirgin olur ve o gün köyü terk eder. Köylüler bu nedensiz ayrılışa çok üzülürler ancak Profesör Süleymanova’yı da kalması için ikna edemezler. Acaba Profesör Süleymanova neden böyle acele etmiştir?              

İlk Turnalar, Cengiz AYTMATOV

İlk Turnalar, Cengiz AYTMATOV
Elips Kitapı, 2005, Ankara, 207 sayfa

Yazar, bu kitapta milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve manevi zenginliğini yansıtmış, yaşadığı coğrafya insanının tarih içinde kazandığı değerleri; acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içine düştüğü zor durumları en güzel şekilde anlatmıştır. Kırgız Türk kültürünü, psikolojisiyle, duyuş ve anlayış tarzıyla, tüm zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır.
        Olaylar soğuk bir ortamda ders yapmaya çalışan bayan öğretmen İnkamay-Apay (İnkamay Abla)’ın, Hint kıyılarına yakın olan masal adası Seylan’ı coğrafya dersinde detaylı olarak anlatması ile başlamaktadır. Sınıfının en kuvvetli çocuğu olduğundan dolayı soğuk pencere kenarına oturtulan Sultanmurat, Seylan adasının güzellikleri anlatılırken yaşantısına dair anıları göz önüne getirmektedir. 

Türkiye ve Reformları (LA TURQUİE ET SES REFORMES), Eugéne Morel

Türkiye ve Reformları (LA TURQUİE ET SES REFORMES), Eugéne Morel

    Yazar; 1850’li yıllarda Fransa tarafından; anlaşmalarla dikte edilen reformların uygulanmasını gözlemlemekle görevlendirilmiş; daha sonraları da çeşitli vesilelerle Osmanlı Devleti topraklarında bulunmuştur. Özetini arz ettiğimiz bu kitapta Türkiye’de edindiği izlenimlerini, devlet düzeni, sosyal ve ekonomik durumla ilgili tespitlerini yazmıştır. Her ne kadar yazar kitabının başında ve arka kapağında “hem kasıtlı bir hayranlık ve coşkudan, hem de sitemli bir aşağılamadan kaçınarak” tarafsız gözle yazmaya çalıştığını ifade etse de, akbabaların leşlere karşı duyabileceği tarafsızlık ne kadarsa, onunki de o kadardır. Onun ve anlaşıldığı kadarıyla tüm Avrupa’nın gözünde Osmanlı toprağı, pislik içinde, berbat yönetilen, her yönüyle düzeltilmesi gereken ve aslında Türklerin olmayan topraklardır. Kitabın birinci bölümü bu söylediklerimizi tekzip eder niteliktedir. Kitaba, sanki Osmanlı’nın toprak bütünlüğüne derin bir saygısı; sosyal, kültürel hayatına ve engin hoşgörüsüne büyük bir hayranlığı varmış gibi başlıyor; ancak sonraki bölümler bunları tamamen yalanlar nitelikte. 
    Kitap, giriş ve sonuç bölümleri dâhil 13 bölümden oluşmaktadır. Bölümlerin listesi aşağıda sunulmuştur:  


2.       BÖLÜMLERİN ÖZETİ:
    a.     “Giriş” Bölümü:

21’inci Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti, Kemal GİRGİN– Işık BİREN

 21’inci Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti, Kemal GİRGİN– Işık BİREN
Son yüzyılda dünyada gelişen önemli olaylar, yaşanan felaketler,  ilerlemeler, savaşlar, barışlar ve  güç  dengelerinin nedenleri ile geçmişi özetlemek ve ileriye dönük düşünceleri geliştirmektir.                
                      
    Dünya Siyaseti Açısından 20’nci Yüzyılın Bilançosu:
    20’nci yüzyılın özetini ifade ederken dünya siyaseti açısından kullanılan iki kelime ‘’ilerlemeler’’ ve ‘’trajediler’’ olacaktır. İlerlemelere bakıldığında; 20’nci yüzyılda insanoğlunun yaşamında, kara ve denizin yanı sıra havanında gitgide gündeme girdiğini görmekteyiz. 20’nci yüzyıl boyunca havacılık ve nükleer güç gibi büyük atılımların yanı sıra, elektrik-elektronik buluş ve uygulamaları ile haberleşme, ulaşım ve sanayide büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Ayrıca tıp alanındaki buluşlar, yeni ilaç ve metotlar, medyadaki yoğun yenilikler, internetin yaygınlaşması, eğitimin yaygınlaşması, yaşam konforunun artması, tüketimin yükselmesi gibi olgular, hep kapattığımız 20’nci yüzyılın başarıları arasındadır.
    Bütün bu ilerleme-gelişme olaylarının yanı sıra, 20’nci yüzyılın ikinci en belirgin özelliği ‘’trajediler’’ ile dolu olmasıdır. Olumsuz veya trajik niteliğin belli başlı nedeni, yüzyıl boyunca yaşanmış olan savaşlar ve kanlı çatışmalardır. 20’nci yüzyılda yaklaşık yüz milyon insan savaş ve çatışmalarda hayatını kaybetmiş, yüz milyonlarca kişi de bu olayların maddi ve manevi ızdıraplarını yaşamıştır.

Hacı Bektaş Veli Makâlât Konuşmaları - Öğütleri, Ahmet Tekin

Hacı Bektaş Veli’nin bu eserini sadeleştirerek hazırlayan yazar Ahmet TEKİN kitaba Anadolu’nun nasıl yurt edinildiğini, ne tür fedakârlıklar yapıldığını, günümüzde ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları, devletin önemini ve toplumsal değerlere sahip çıkılması gerektiğini ifade ederek başlamıştır. Yazar, Hacı Bektaş Veli’nin şahsiyetini ve Türk ve İslam âlemi için önemini belirttikten sonra asıl eseri on bir bölümde toplamış müteakiben asıl esere Hz. Muhammed’in hayatının kısa bir özetini ve Veda Haccı’nda yaptığı konuşmayı dâhil etmiştir.

Don Kişot, Miguel De Cervantes Saavedra

Don Kişot, Miguel De Cervantes Saavedra.
İnsanların, olayları oldukları gibi değil kendi istedikleri gibi kabul etmesi
 
İspanyanın Mancha ilinin bir köyünde fazla zengin olmayan, elli yaşlarında, yapısı sağlam, vücudu ince, yüzü zayıf Kişot adında soylu bir bey yaşar. Bu soylu bey sabahları erken kalkar, avdan çok hoşlanır ve boş kaldığı zamanlarda şövalye romanları okumaya bayılır. Bu işi öyle tutku ile yapar ki, öteki işlerinin çoğunu unutur. Gün geçtikçe; soylu bey kendini okumaya iyice kaptırır ve o kadar ileri gider ki, verimli topraklarının bir kısmını satıp şövalye romanları alarak, gece gündüz hiç durmadan okumaya başlar. Zihni kavgalarla, meydan okumalarla, aşklarla ve tutkularla dolar. Sonunda devletin iyiliği ve kendi kişisel ünü için zırhını giyer; bütün haksızlıkları gidermek ve ölümsüz bir ün kazanmak maksadıyla; dünyayı dolaşıp gezginci şövalye olmaktan başka bir şey yapamayacağına inanır.

Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki, Ruşen Eşref Ünaydın

Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki, Ruşen Eşref Ünaydın. Çanakkale Savaşı’ndan sonra Ruşen Eşref ÜNAYDIN’ın savaşa katılan beş kişi ile değişik yer ve zamanlarda yaptığı mülakatlar.

        ÜNAYDIN’ın bu kitaba koyduğu beş yazı, Birinci Dünya Savaşının sonlarında ve 1918’in ilk yarısında Yeni Mecmua dergisinde yayınlanmıştır. 1959 yılında ise vefat etmeden önce Uluğ İğdemir’e bu anıları yayınlanması için tekrar göndermiş; fakat önsözünü yazamadan vefat etmiştir. Kitabın önsözü Uluğ İğdemir tarafından kaleme alınmıştır. Şimdi kitapta geçen beş yazı ile ilgili bilgi verilecektir.
    Ayaşlı Ecir Bin Mustafa:
    Yazar, Mustafa’yı orta boylu, kırmızı yanaklı ve yayıkça burunlu biri olarak tanımlamaktadır. Mustafa’nın üzerinde tüylü bir bez kaputu bulunmaktadır.
    Mustafa, Ayaşlıdır (Ankara), Çanakkale Savaşı’nda 124’üncü Alayda, Kirte’nin sağ cenahında görev yapmış ve bir gözünü kaybetmiştir.

Bir Fikir Adamının Romanı Ziya Gökalp, Emin Erişirgil

1914’te Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na girdiği dönemde Almanya ekonomi bakımından olduğu gibi fikir bakımından da devlet üzerinde etkili olmaktaydı. Bu dönemde eğitimin ıslahı için Almanya’dan getirilecek profesörlerle üniversitelere takviye yapılmasına karar verilmişti. Ancak bu karara tıp ve hukuk camiasından şiddetli itiraz geldiği için daha ziyade bu takviyenin fen ve edebiyat alanlarında yapılmasına karar verilmişti. Aslında bu kararın nedeni fen ve edebiyat fakültelerinde alanının uzmanı, sözünü dinletebilen hocaların olmaması idi.

Benim Adım Kırmızı, Orhan Pamuk

 Benim Adım Kırmızı, Orhan Pamuk
Osmanlı döneminde, nakkaşlar arasında yaşanan bir cinayetin aydınlatılması sırasında gelişen olaylar ve olayların içinde bir aşk hikayesi anlatılmaktadır. Tüm bu yaşananların arka planında da 16’ncı yüzyıl resim ve sanat anlayışının aktarılmaktadır.

16’ncı yüzyılda Osmanlı Devleti’nde  geçen  olaylar nakkaşlar arasında işlenen bir cinayetle başlar ve bu cinayetin perde arkasında dönen olaylarla örgülenir.  Enişte Bey padişah tarafından gizli bir kitap hazırlamakla görevlendirilir. O da nakkaşhanenin baş ustaları ile anlaşır. Bu kitap resim ve nakışlarla süslenecek ve bu resimlerin hikayeleri ile bütünleşerek bir sanat eseri olarak ortaya konacaktır. 16’ncı yüzyılda resim sanatı dinen hoş görülmemektedir. Erzurumlu bir hoca da bu konularda devamlı vaazlar vermekte frenk sanatı olarak görülen bu sanatla uğraşanları hedef göstererek bu kişileri küfre girmekle suçlamaktadır. Nakkaşlar arasında da bu hocanın görüşlerini paylaşanlar vardır. Zarif Efendi de bu hocanın görüşlerini paylaşan bir tezhip ustasıdır ve  bir gece gizemli bir şekilde öldürülür. 

Beş Sevgi Dili, Gary CHAPMAN

Kitabın içeriği çok güzel fakat gerçek hayatta,günümüzde uygulamaya geçirilemeyecek kadar ayakları yerden kesen öneriler ve görüşler var. bu kitabın önceki bölümlerini okuyup üzerinde düşündükten sonra.eşinizi de aynı şeye teşvik edin.bu noktada, alıştırmaları birlikte yapmaya hazırsınız demektir.bütün “önemli düşünceler” ve sorular, eşlerin her ikisine de yöneltilmiştir.bu kitabı okuduktan sonraya da bu alıştırmaları yapma sürecinde.her birinizin birincil sevgi dilinizi.diyalektini ve güçlü ikincil dilinizi keşfedeceğinizi umuyorum . Böylece bütün diller ve bölümler her iki tarafa eşit şekilde uymayacaktır . bütün sorular , o bölümde bulunan materyalle doğrudan ilgilidir.

Beş Şehir, Ahmet Hamdi Tanpınar

Beş Şehir, Ahmet Hamdi TANPINAR, Dergah Yayınları, İstanbul, 2005
Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul şehirlerinin  yazarın gözü ile anlatılması.

Babalar ve Oğullar, Ivan Turgenyev

Yazar romanında, Rusya’da yaşayan, Avrupa’da üniversite okuyan bir gencin ve  beraberindeki arkadaşının başından geçen olayları anlatmaktadır.  Romanın kahramanları;
           Yevgeniyev Vasilyiç BAZAROV, Tam bir nihilisttir. Her şeyi yok sayar, her kuralı ve töreleri inkar eder. Kadınlara, kadın güzelliğine çok düşkündür; ama, ideal anlamda aşık yada onun romantiklik diye adlandırdığı aşk duygusunun maskaralık, bağışlanmaz bir aptallık sayan bir kişiliğe sahiptir. Çünkü ne sanata, ne de romantikliğe ilgi duymaz. Sadece bilme ilgi duyar.
            Anna Seryevra ODİNSTOVA, Güzel bir bayandır. Olgun bir yapıya sahiptir. Bu olgunluğu, Bazarov’un ona tutulmasına sebep veren en önemli faktörlerden biridir. Bazarov’dan hoşlanmakla birlikte bu ilişkinin ilerlemeyeceğini bilmektedir. Yaşlı prenses ve kız kardeşi Katya ile yaşamaktadır.
            Katya Seryevra ODİNSTOVA, ablasının gölgesi altında ezilmiş; fakat, onun kültüründen ve olgunluğundan kendine pay çıkarmış birisidir.

Ankara, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Cumhuriyetimizin başkenti Ankara'yı anlatan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun "Ankara" adlı romanı, Cumhuriyetin ilk yıllarının farklı karakterlerin dünyasından anlatılıyor. İlk baskısı 1934’de yayınlanan roman üç bölümden oluşuyor; birinci bölümde Milli Mücadele ruhunu özlemle ve övgüyle anlatan yazar, ikinci bölümde Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından bu Milli Mücadele ruhunun yitirilmesini eleştiriyor, kendi deyimiyle bir karikatür yapıyor. Son bölümde ise yazar, Cumhuriyetin yirminci yılında gerçekleşmesini hayal ettiği Türkiye düşünü anlatıyor.
Roman kahramanları Selma Hanım ve Neşet Sabit'tir. Nazif Bey ve Hakkı Bey'ler de romanın diğer kişileridir. Selma Hanım, İstanbul'dan Ankara'ya gelen idealist bir inkılâpçıdır. Önce Nazif Bey'le evlenir. Bankacı Nazif Bey'de istediğini bulamaz. Bu, Nazif Bey'in şahsında, aynı zamanda bürokrasinin de kokuşmuşluğunu simgeler. Hakkı Bey binbaşıdır. Sivil bir bürokratta aradığını bulamayan Selma Hanım, asker Hakkı Bey'le evlenir; fakat o daha büyük bir hayal kırıklığına uğratır Selma Hanım'ı. Daha sonra idealist bir gazeteci olan Neşet Sabit'le hayatını birleştirir.

Allah’ın Süngüleri-Reis Paşa, Attila İlhan

Attila İLHAN’ın  1920 ve 1921 yıllarının İstanbul’unu, Anadolu’sunu anlattığı Allah’ın Süngüleri adlı romanı belirli bir tarih altyapısına sahip olunarak okunduğu takdir de anlam kazanmaktadır. Ülkenin karşı karşıya kaldığı yurt içi ve yurt dışından kaynaklanan sıkıntılar, buhranlar romanın alt yapısını oluşturmuştur. Tarih kitaplarından aşina olunan İsmet İNÖNÜ, Mareşal Fevzi ÇAKMAK, Halide Edip ADIVAR, Yunus NADİ, Çerkes ETHEM gibi şahsiyetler ve onlarla alakalı o yıllara ait hadiseler özenle seçilmiştir.
Romanın geneline bakıldığında yazarın anlaşılmama kaygısı yaşamadan eski Türkçe kelimeleri seçmiş olması dikkate değer bulunmaktadır. Aslında o dönemi anlatmak için yapılması gerekende budur. Olayların eski kelimeler kullanılarak anlatılması, mistik bir hava kazandırmıştır.

Padişahların Kadınları Ve Kızları, Çağatay Uluçay



   Osmanlı İmparatorluğunun başlangıcından son bulmasına kadar Padişahların kadınları ve kızlarının incelendiği, temel alınabilecek bir kitaptır. Kadınların birçoğu Türk asıllı değildir. Kadının padişahlar üzerinde etkisi Kanuni Sultan Süleyman döneminde başlamış ve artarak sürmüştür. Kızların çoğu genç yaşta verem hastalığından hayatlarını kaybetmiştir. İmparatorluğun son dönemlerinde kadın ve kız sayısının artması, bunların kontrolünde sıkıntılar meydana getirmiş, ahlaki bozulmalara sebep olmuştur. Bu dönemde Avrupa hayranlığı Sultanlar arasında gelişmiştir. Padişahların genç yaşta tahta çıkmaları sonucu devletin yönetimi ne yazık ki Sultanların elinde kalarak düzeltilemeyecek durumlara gelmiştir. Saray ve halk arasındaki uçurumun giderek derinleşmesine sebep olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun sonunu hazırlayan en önemli nedenlerden biri olarak ta kadınların idareye olan etkisi gösterilebilir.





OSMAN BEY
    Bala Hatun ve Mal Hatun eşleridir. Bala Hatun Şeyh Edebalı’nın kızıdır. Orhan Bey’in annesi Mal Hatundur. Osman Bey’in Fatma adında da bir kızı olduğu bilinmektedir.

    ORHAN BEY
    Nilüfer Hatun(Holifira), Asporca Hatun (Bizans imparatoru 3’üncü Andronikos’un kızı), Teodora (Maria), Eftandise Hatun eşleridir. Fatma Hatun, Hatice Hatun ise kızlarıdır. 1’inci Murat ve Süleyman Paşa Nilüfer Hatundan dünyaya gelmişlerdir.

Panaroma, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Romanın birinci bölümü Kurtuluş savaşı bitimi ile Atatürk’ün ölümüne kadar olan dönemi kapsamaktadır. İkinci bölümü ise Atatürk’ün ölümünden II nci Dünya Savaşı sonrasına kadar olan dönemdeki olayları, karakterleri ve düşünceleri kapsamaktadır.  Her iki dönemde, aydın kesim ile İnkılaba ayak uyduramayan bağnaz kesim arasındaki fikir çatışmaları, sade ve karamsar olmayan bir dille anlatılmaktadır.

Romanın birinci bölümünde yer alan karakterlerden ön plana çıkanların tasvirleri, Cumhuriyet sonrası Türkiye’nin fikirsel oluşumunun birer örneği olarak verilmiştir. Söz konusu karakterlerden en önemlileri, sırasıyla Kurtuluş Savaşının bitimini müteakip kurulan hükümetin Millet Vekillerinden biri olan Neşet SABİT’dir. Neşet SABİT nüfuzunu (uyanık diye geçinen ve kara para aklayan bir zat) kullanarak mal mülk sahibi olmuş politikacı  bir karakterdir.

Ömer Hayyam, Dörtlükler

Ömer Hayyam, Dörtlükler, Rubailer, Sabahattin Eyüpoğlu

Asıl adı Gıyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam olan Ömer Hayyam 18 Mayıs 1048'de İran’ın Nişabur kentinde doğmuştur. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almıştır. Fakat o soyadının çok ötesinde işlere imza atmıştır. Yaşadığı dönemde dahi İbn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul edilmiştir. Tıp,  fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer  Hayyam için zamanın bütün bilgilerini bildiği söylenirdi. Elde bulunan ender kayıtlara dayanılarak Ömer Hayyam'ın çalışmaları şöyle sıralanabilir:

Memleket Hikayeleri, Refik Halit Karay

Memleket Hikayeleri, Refik Halit Karay

Memleket Hikayeleri; Anadolu’ya ait ilk hikayelerden örnekleriyle, Türk Edebiyatında önemli bir yere sahip olmuştur. Hikayelerde Anadolu ve oralarda yaşayan insanlar gerçek yönleriyle ve Türkçe’nin mükemmel kullanımıyla anlatılmıştır. Refik Halid KARAY’ın, 1920’de yayınlanan eseri ilk sosyal hikayelerimizden oluşmuş, bir dönemi en canlı şekliyle anlatmış,  kaynak kitaplar arasında yerini almıştır. Kitapta 1908-1920 yıllarına ait 18 hikaye yer almaktadır.
Yatık Emine
Hikaye, Ankara’ya iki gün ötede ana yollardan uzak, küçük bir kasabada geçmektedir. Kasabada, her küçük Anadolu kasabasında yaşanan olayların durağanlığı vardır.