Modern Devletin Doğuşu, İsmail Coşkun, İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü, 1990, İstanbul
Modern Devlet'in doğuş koşulları anlatılmaktadır.
Devlet, tarihte insan toplumlarının karşılaştıkları sorunlara
çözüm arayışı içinde, insanlığın uygarlığa geçiş sürecinde ortaya çıkmıştır. Uygarlık, insan
toplumlarının karşılaştıkları sorunlara buldukları çözümün (ulaştığı seviyenin)
ifadesidir. Bu sebeple toplum sorunlarının çözümünde oynadığı rol dolayısıyla
Devlet, uygarlığa geçişle aynı süreç içinde ortaya çıkmıştır. Yine bu sebeple, ilk
büyük merkezi Devlet örgütlenmeleri de, toplumların uygarlığa ilk olarak
geçtikleri Doğu'da tarih sahnesinde yerlerini almışlardır. Doğu toplumlarında Devlet, toplum
farklılaşmaları ve ilişkileri içinde, toplum olarak karşılaşılan sorunlara bir
karşılık olarak doğmuş ve gelişmiştir. Bu çerçevede Devlet, toplumun en üst
düzeyde çözümünü ve en yaygın bilincim eyleme dönük bir şekilde
örgütleyen/düzenleyen toplumsal bir kurum olarak tarih sahnesinde yerini
almıştır.
Devlet,
toplum farklılaşmaları ve ilişkileri temelinde doğmuştur. Doğu toplumları, daha
tarım başlangıcından itibaren kendi içinde farklılaşma (çiftçi toplumlar-çoban
toplumlar) imkanı bulurken aynı imkan ve gelişme Batı'da, Yunan'da
görülmemiştir. Bunun yanında
Doğu toplundan karşılaştıkları sorunları kendi güçleri
ile aşma ve uygarlığa geçme başarısını göstermişlerdir. Buna karşılık, kendi
içinde farklılaşma ve gelişme imkanından mahrum olan Yunan, ancak kendi dışı
ile, Doğu toplundan ile farklılaşmış, bu farklılaşma ve ilişkiler içinde
uygarlığa geçmiştir. Kendi basma çözüm
yaratma güç ve imkânlarından yoksun olan Yunan, uygarlıkla kurduğu ilişki
içinde sorunlarına çözüm bulabilmiştir.
Batı'nın sonraki gelişmesinde de kendi
dışı ile olan ilişkileri önemli olmuş, Batı ancak Doğu toplumları ile olan
ilişkisi içinde varlık kazanabilmiş ve sorunlarına çözüm bulabilmiştir. Bu
çerçevede Batı'da Devlet, Doğu toplumları ile olan ilişkiler içinde elde edilen
çözümün siyasi ifadesi olmuştur. Yunan döneminde ilişkilerin sınırlılığı,
sınırlı Site Devlet'ini ortaya çıkarırken; Roma İmparatorluğu ile Doğu-Batı
ilişkilerinin denetimini eline geçiren Batı'da Site Devleti'ni aşan, İmparatorluk
örgütlenmesi meydana gelmiştir. Roma İmparatorluğunun yıkılmasının ardından,
Doğu-Batı ilişkilerinin en alt seviyeye indiği Orta Çağ koşullarında Devlet
sahneden silinmiş, Batı'da Devletsizlik hali egemen olmuştur.
Modern Devlet İstanbul'un fethi sonrasında
Batı'da Yeni Çağ koşullarında ortaya çıkmıştır. Fetih sonrasında Doğu-Batı
ilişkileri Osmanlılar aracılığıyla Doğu'nun tam denetimine geçmiştir. Batı bu
gelişme karşısında Orta Çağ koşullarını da aratacak açmaz içine düşme durumunda
kalmıştır". İçine düştüğü açmaz ve bu açmazın aşılması teşebbüsleri içinde Bati bir tesadüf
eseri beklemediği imkânlara kavuşmuştur. Amerika kıtasının bulunması ve kıtanın
zenginlik kaynakları, Batı’nın açmazlarına bir çıkış yolu getirmiş, Amerika'nın
yerli halklarınca yaratılmış zenginlikler sömürgeci girişimlerle
yağmalanmıştır.
Modern
Devlet Yeni Çağ ile birlikte Batı'da ortaya çıkan gelişmeler ve ilişkiler
içinde ortaya çıktı. Bu ilişkiler içinde özelliklerini kazandı. Doğu-Batı
ilişkilerinin kazandığı yeni yön ve seyre bağlı olarak Modern Devlet de
gelişmiş, özelliklerini kazanmıştır. Yeni gelişmeler, Batı'da belli bölünmeleri
ortaya çıkarmıştır. Çeşitli gruplar yeni ilişkilerde, coğrafi ve siyasi olarak
toplumlar arası ilişkilerde bulundukları konuma bağlı çeşitli çözüm önerileri
ve bu çözümlerin kurumlaştırılması çabasına girmişlerdir. Bu çerçevede ayrı
ayrı topluluklar (ulus), ayrı ayrı siyasetlere sahip olarak tarih sahnesinde
yerlerini alırken, bu siyasetlerin kurumlaşmış ifadesi olarak da Ulus Devletler
ortaya çıkmıştır.
Modern
Ulus Devlet Batı'da ifade ettiğimiz sınırlı bir tarih kesitinde ve Doğu-Batı
ilişkilerinde yaşanan gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Özel koşul ve
gelişmelerin ürünüdür. Coğrafi temeli (vatan) olsun, merkezi, anayasal ve
parlamenter yönetim biçimi itibariyle olsun belli koşullara ve sorunlara
karşılık olarak doğmuştur. Toplumlar arası ilişkilerin coğrafi bir mekan içinde
gerçekleşmelerine bağlı olarak; Batı'da, yeni gelişmeler önünde ve bu
gelişmelere katılmada avantaj sağlayan coğrafi bölgeler önem kazanırken, bu
mekan üzerinde bulunan topluluklar kendi adlarına çözüm ve siyaset önerme
imkanı bulmuşlardır. Bu çerçevede vatan ve ulus kavramları ortaya çıkmış ve
Modem Devlet'in belirleyici özelliklerini oluşturmuşlardır. Parlamentolar yeni
gelişmelerde söz sahibi olan çeşitli grupların, siyasetin yürütülmesinde söz
sahibi olmasına izin veren kurumlar olarak Modern Devlet örgütlenmesi içinde
ortaya çıkarken; siyasetin dayandığı ilkelerin belirlendiği, kayıtlayıcı
şartların getirildiği anayasalar da bu çerçevede ortaya çıkmıştır. Siyasette
çeşitli grupların söz sahibi olmasına karşılık, siyasetin yürütülmesi belli bir
merkezilik gerektirdiği için icrada merkezilik ağırlık kazanmıştır. Geleneksel
Batı siyaseti içinde ortaya çıkan değişmede, Doğu-Batı ilişkilerinin kazandığı
yeni yön ve özellikler belirleyici olurken; Bati siyasetinin yürütülmesinde,
yeni koşullara cevap verecek yeni kurumlar oluşmuştur. Modern Devlet, böyle bir
tarihi süreç içinde ve özel koşulların ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Günümüz
Batı modelinin bütün evrensellik iddialarına rağmen evrensel değildir. Batı
Devlet'i, tarihsel olarak, yeryüzünün bütününe şamil kılınamayacak belli
koşulların ürünüdür. Söz konusu özel koşullara cevap olarak ortaya çıkan Modern
Devlet de evrensel Devlet modeli değildir. Ortaya çıktığı güne değin görülen
Devlet örgütlenmelerinden farklı mahiyete sahiptir.
Devlet,
toplumun en üst düzeyde çözümünü ve en yaygın bilincini eyleme dönük bir
şekilde örgütleyen/düzenleyen toplumsal bir kurumdur. Belli sorunlar karşısında
belli çözümlerin ifadesidir. Tarih içinde Doğu ve Batı toplumlarında karşımıza
çıkan koşullar ve sorunlar birbirinden farklı olmuştur. Bu farklı koşul ve
sorunlara getirilen çözümler de -doğal olarak- farklı nitelikler göstermiştir.
Toplumlar bu farklı koşul ve sorunlar karşısında farklı çözüm yollan bulmuşlar,
farklı Devlet modellerine ulaşmışlardır. Doğu toplumları tarihte, kendi güç ve imkânları
içinde sorunları aşma başarısını göstermişlerdir. Doğu'da toplum, Devlet
aracılığıyla karşılaştığı sorunlara çözüm bulmuştur. Toplumun kendi başına üstesinden gelemediği sorunlar,
Doğu'da siyasi ve askeri ilişkileri içinde ortaya çıkmış olan Devlet
aracılığıyla aşılmıştır. Bu sebeple Doğu toplumlarında Devlet, toplum üstü bir
mahiyet kazanmıştır. Devlet'in toplumun bütününü kapsayacak şekilde çözüm
getirmesi, Doğu'da Toplum-Devlet bütünlüğünü getirmiştir. Bu sebeple Doğu'da
sorun, ulaşılan çözümün, siyasetin sürdürülmesi/ korunması olmuştur.
Doğu'daki
bu gelişmeye karşılık Batı, sorunlar karşısında aynı başarıyı gösteremeyecek ve
çözümüme ancak kendi dışı ile, Doğu toplumları ile kurduğu ilişkiler içinde ulaşacaktır.
Batı'da, toplumun bütün kesitleri kuşatacak şekilde çözüm elde edememiştir.
Batı, Doğu toplumları ile olan ilişkililer içinde belli çözümleri elde etme
imkanı bulmuştur. Batı çözümü, Doğu'da olanın aksine toplumun bütün kesitlerini
kuşatıcı olamamıştır. Batı'nın çözümü, Doğu-Batı ilişkilerinin gösterdiği seyre
bağlı bir şekilde sınırlı olmuştur. Devlet, bu ilişkilere getirilen çözümün
siyasi ifadesi olmuştur. Elde edilen çözümler bütün toplumun çözümü olmaktan
uzak, sınırlı çözümlerdir. Sınırlılık çözümün
temeline sahip olunmaması dolayısıyladır. İkinci bir husus; Batı'da çözümün
toplumun bütününü kapsamaması dolayısıyla, toplumun bütün kesitlerinin
ortaklığını sağlayamamasıdır. Bu, beraberinde toplum içi çekişmelere,
Birey-toplum uyuşmazlıklarına yol açmıştır. Doğu'da Devlet-toplum bütünleşmesi
görülürken; Batı'da çözüme katılma, Devlet'e ortak olma mücadelesi ortaya
çıkmıştır. Doğu Devlet modelinin tarihsel olarak gösterdiği sürekliliğe karşılık,
Batı Devlet'inin belli bir değişme içinde bulunmasıdır. Söz konusu değişme
genel olarak Devlet'in değişmesi değildir. Batı, toplum olarak karşılaştığı
sorunlara, kendi imkanları ve gücü içinde çözüm getirmekten uzak bulunmaktadır.
Çözümde belirleyici tarafı Doğu oluşturduğu için; Batı Devleti, Doğu-Batı
ilişkilerinin gösterdiği seyre göre değişmiştir. Ancak, Batı Devlet modelinde
belli bir devamlılık da söz konusudur. Bu devamlılık, Batı Devleti'nin temelini
Doğu-Batı ilişkilerinin oluşturması
dolayısıyladır. Temelin Doğu-Batı ilişkileri olması dolayısıyla Batı Devleti,
Doğu-Batı ilişkilerinde ortaya çıkan gelişmelere göre değişmiş ve alman yeni tutumun ifadesi olarak
karşımıza çıkmıştır. Modern Devlet de bu çerçevede Doğu-Batı ilişkileri karşısında
takınılan yeni bir tutumun siyasi ifadesi olmuştur.
Bu
sebeplerle Batı Devleti'nin ulaştığı seviyenin evrensel sayılması geçerli
olmadığı gibi, bunu kabul etmenin belli sakıncaları da bulunmaktadır. Toplumlar
arası ilişkilerin mahiyetinin/yönünün değişmesine bağlı olarak Batı'da Devlet
de değişme, yem özellikler kazanma durumunda olacaktır. Nitekim Batı egemenlik Asrilerinin kat ettiği gelişmeye bağlı
olarak günümüzde geleneksel Ulus Devlet'in tartışılmaya başlandığı, Ulus
Devlet'in en belirleyici özelliği olan coğrafyanın, sınırların tartışıldığı
görülmektedir.
Batı
Devleti'nin evrensel olmaktan uzak oluşu, Doğu-Batı ilişkilerinin ve giderek Batı egemenlik ilişkilerinin gösterdiği gelişmeye
bağlı olarak değişmesi gibi özellikleri nedeniyle, toplum soranlarımızın çözümü
için Ulus Devlet modelinin geçerli tek model olarak sunulması en azından soru
konusudur. Kaldı ki esas olan, belirli
bir Devlet modelinden çok toplum
çıkarlarına uygun çözümün sağlanmasıdır. Eğer tarihi toplumsal koşullarımız
ve buna bağlı olarak yine toplumsal çıkarlarımız, Batı ile paralellik ve
ortaklık içeriyorsa, Batı benzeri Devlet örgütlenmesiyle soranlarımıza çözüm imkânı
söz konusu olabilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder