Türk Yazı Devrimi, Bilal N. Şimşir, Türk Tarih Kurumu, 1992, Ankara
Türk Yazı Devrimi’nin safhaları ve devrimin dünyada uyandırdığı yankılar anlatılmaktadır.
Eser Türk tarihi ile ilgili değerlendirmelerin yer aldığı birinci bölüm, Sovyetler Birliği ve bağlı ülkelerin Latin harflerine geçişinin konu edildiği ikinci bölüm, Türk Yazı Devriminin ayrıntılı olarak anlatıldığı üçüncü bölüm ile devrimin dış dünyadaki yankılarının üzerinde durulduğu dördüncü bölümden oluşmaktadır.
1928 yılında Türkiye’de yazı devrimi yapıldı. Yaklaşık bin yıldır kullanılmakta olan Arap yazısı bırakıldı, yerine Latin harfleri kullanılmaya başlandı. Türk Yazı Devrimi isimli kitap yazar tarafından Türk kültür tarihinde bir dönüm noktası olan Türk yazı devriminin ellinci yıl dönümü münasebetiyle yazılmıştır. Ancak bazı gecikmeler nedeniyle kaleme alındıktan ancak on beş yıl sonra yayınlanabilmiştir.
Kitabın birinci bölümünde Türk tarihi ile ilgili değerlendirmeler yer alır. Yazara göre: Genel Türk tarihi belli bir coğrafya ekseninde gelişmemiştir. Türkler dehalarını değişik eksenlerde birçok devlet kurarak göstermişlerdir. Buna paralel olarak da yer değiştirmiş, din değiştirmiş ve yazı değiştirmişlerdir.
Orta Asya’nın yerli halkı olan Türklerin en eski yazısı hakkında henüz yeterince bilgi yoktur. Bilinen en eski Türk yazılı belgeleri Köktürk hanedanı döneminden VII ve VIII inci yüzyıllardan kalmadır. Bunların en eskisi 688–692 yılları arasında yazıldığı sanılan Gobi yöresi yazıtıdır. Elli yıl sonra 732-733 yıllarında Orhun yazıtları dikilmiştir. Dolayısıyla ilk bilinen Türk alfabesi Köktürk alfabesidir. Köktürk’lerin mirasçıları Uygurlar Köktürk alfabesini bırakmış, Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Türkler aynı dönemde, Sogud, Mani, Brahmi yazılarını kullanmışlardır. Yer yer Tibet, Çin, Moğol-Passepa ve Nasturi-Süryani yazılarını da kullanmışlardır. Dokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru Türkler Müslümanlığın ve dolayısıyla Arap yazısının etkisine girmişlerdir. Selçuklular döneminde Arapça, İslam dünyasının artık ortak yazı dili olmaya başlar.
1928 yılında Türkiye’de yazı devrimi yapıldı. Yaklaşık bin yıldır kullanılmakta olan Arap yazısı bırakıldı, yerine Latin harfleri kullanılmaya başlandı. Türk Yazı Devrimi isimli kitap yazar tarafından Türk kültür tarihinde bir dönüm noktası olan Türk yazı devriminin ellinci yıl dönümü münasebetiyle yazılmıştır. Ancak bazı gecikmeler nedeniyle kaleme alındıktan ancak on beş yıl sonra yayınlanabilmiştir.
Kitabın birinci bölümünde Türk tarihi ile ilgili değerlendirmeler yer alır. Yazara göre: Genel Türk tarihi belli bir coğrafya ekseninde gelişmemiştir. Türkler dehalarını değişik eksenlerde birçok devlet kurarak göstermişlerdir. Buna paralel olarak da yer değiştirmiş, din değiştirmiş ve yazı değiştirmişlerdir.
Orta Asya’nın yerli halkı olan Türklerin en eski yazısı hakkında henüz yeterince bilgi yoktur. Bilinen en eski Türk yazılı belgeleri Köktürk hanedanı döneminden VII ve VIII inci yüzyıllardan kalmadır. Bunların en eskisi 688–692 yılları arasında yazıldığı sanılan Gobi yöresi yazıtıdır. Elli yıl sonra 732-733 yıllarında Orhun yazıtları dikilmiştir. Dolayısıyla ilk bilinen Türk alfabesi Köktürk alfabesidir. Köktürk’lerin mirasçıları Uygurlar Köktürk alfabesini bırakmış, Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Türkler aynı dönemde, Sogud, Mani, Brahmi yazılarını kullanmışlardır. Yer yer Tibet, Çin, Moğol-Passepa ve Nasturi-Süryani yazılarını da kullanmışlardır. Dokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru Türkler Müslümanlığın ve dolayısıyla Arap yazısının etkisine girmişlerdir. Selçuklular döneminde Arapça, İslam dünyasının artık ortak yazı dili olmaya başlar.