Savaşta ve Barışta Büyük Stratejiler, Paul Kennedy


Savaşta ve Barışta Büyük Stratejiler, Paul Kennedy, Eti Kitapları,1995, İstanbul
Büyük Strateji kavramı ile ilgili tarihsel örnek incelemeler. 
                    Kitapta, çeşitli ulusların uzun vadeli çıkarlarını korumak için savaş ve barış zamanlarında siyasi, ekonomik ve askeri hedeflerini nasıl birleştirmeye çalıştıklarını ve insanlık tarihinde ne gibi izler bırakarak öne çıktıklarını görüyoruz. Ancak bu Ülkelerin yükselişlerinden bir süre sonra gerilemelerine tanık oluyoruz. Bu büyük İmparatorluklar neden önce büyüyor, güçleniyor sonra da yıkılıyor? Kitapta, eski Roma’dan Churchill’in İngiltere’sine, İmparatorluk İspanya’sından Sovyetler Birliği’ne kadar Avrupa’ya özgü birkaç örnek verilmiş, Ulusal Politikanın askeri yanları kadar, askeri olmayan yanlarını ve büyük stratejinin savaş zamanında olduğu gibi barış zamanındaki evrimini de ele almaktadır.
                        Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde; 1702-1713 yıllarındaki İngiliz büyük stratejisi, Birinci Dünya Savaşı’ndaki İngiliz büyük stratejisi, Churchill’in İkinci Dünya savaşındaki koalisyon stratejisi anlatılmaktadır. İspanyol Veraset Savaşında;  İngiltere’nin kendi özel amaçlarına ulaşmak için bütün kaynaklarını kullanmayı ısrarla çabaladığı, bu amaçlarına ulaşmak için, Uluslararası Diplomasi, mali ve askeri gücü birbirini tamamlayacak şekilde kullandığı ve ülkenin stratejik sorununun Avrupa’da güçler dengesini muhafaza etmeye dönük olduğu anlatılmıştır.
         Yazar, İngilizlerin, Birinci Dünya Savaşı’nda ise; dolaylı yaklaşım stratejisini uyguladığını, buna göre; Almanya, önce Rus sonrada Fransız ordularını yenerken, Alman denizatlıları İngiltere’ye boyun eğdirmeden önce, olası bir barıştan uzak durulduğunu ve Amerika’nın savaşa girmesinin beklendiğini ifade etmektedir. İkinci Dünya Savaşındaki stratejisi ise; Amerika ile ittifak yapılması, Rusya’nın müttefik olması ve savaşta tutulması ve kendi it
tifakını genişletirken karşıt ittifakın daraltılması üzerine kurulduğunu belirtmektedir. Sonuçta Sovyetler Birliği desteklenmeli fakat  makul olmayan istekleri geri çevrilmeli ve uzun erimli hedeflerinden kuşkulanılmalıdır. Küçük devletlerin özgürlüğü  korunmalı fakat haklarına karşı aşırı titiz bir ilgi, genel davayı riske atmamalıdır. Ayrıca yazar, Churchill’in Sovyetler Birliği ile, Birleşik Devletler’le kurduğu ilişkiye yakın bir ilişki asla kurmadığını bunun yanında kendi gücünün farkında ve Sovyet ordularının dalgalar halinde Avrupa’ya akacağının bilincinde olduğunu ve Stalin ile elinden gelen en iyi ilişkiyi kutmaya çalıştığını ifade etmektedir.  
                      Kitabın ikinci bölümünde; Roma İmparatorluğu’nun büyük stratejisi, imparatorluk İspanya’sının büyük stratejisi, Alman stratejisi, 1914-1940 Fransız büyük stratejisi, Sovyet büyük stratejisi anlatılmaktadır. Roma İmparatorluk strarejisi birbirinden farklı birçok evreden geçmiştir.  Bu evrelerin önemlilerinden birincisi; sınırların açıkça çizilmediği, fakat varoldukları kadarıyla, Roma lejyonlarıyla bağlı kıralların, ya da müttefik uydu devletlerin bir kombinasyonuyla savunulduğu esnek bir stratejidir. Diğeri ise; derinliğine savunma olarak adalandırılır. Bu strateji ise; yeni bir temel ordu, büyük ölçüde süvari birliklerine ve merkezi bir mobil vuruş gücüne dayanıyordu.  
         İspanya, savaşla yoğrulup oluşturulmuş bir toplumdu ve bu toplumun başarı ya da başarısızlığı saptama ölçütü askeri ölçüttü. Bu nedenle gerileme, her şeyden önce uluslar arası konumun ve askeri gücün yitirilmesiyle ölçülüyordu. Ayrıca, yazar İspanya’nın çöküşünün nedeni olarak; yönetici sınıfının, gerileyen gücün gerçeklerine uyum sağlayamayacak kadar çok eski kafalı, davranışlarında ve değerlerinde gelenekçi olmasını görmektedir. Yine bu bölümde, 19 ve 20’nci yüzyıllardaki Fransa ve Almanya gibi, birbirlerine bu kadar yakın olmalarına rağmen stratejileri çok farklı iki ülke incelenmektedir.
         Yazar, Alman stratejik düşüncesinin, taktik ve harekât düzeyine inme yönünde geliştiğini, Alman askeri kurumunun, savaşları değil muharebeleri kazanma planları geliştirdiğini belirtmektedir. Ayrıca yazar, Almanya’nın 19’uncu yüzyılın son çeyreğindeki stratejik doktrinlerinin ise, ortaya çıkmakta olan bir Weltpolitik bağlamında geliştiğini ifade etmiştir. Yazar, 1914 ve 1940’ta Fransız Büyük Stratejisi ve Politikası adlı denemesinde, yirminci yüzyıl Fransız ordusunun kötü stratejik tercihlerinin ve yetersiz operasyonel ve taktik doktrinlerinin, sağcı bir politik gündem dayatma isteğinin, modası geçmiş bir askeri kültürün, ya da bürokratik kendini koruma stratejilerinin bir ürünü olmadığını ileri sürmektedir. 1914 ile 1940’ın sonuçları arasındaki farklılıkların , Fransa’nın direnme gücünde ciddi bir gerilemeden çok Almanların başlangıçtaki zaferlerinden yararlanma yeteneklerinde bulunduğunu belirtmektedir.
         Yine bu bölümde, dünün ve bugünün Sovyetler Birliği anlatılmaktadır. Büyük stratejinin faktörleri olarak ulusal kaynakların ölçülü harcanmasının ve idaresinin müttefik kazanarak, tarafsızların desteğini alarak, düşmanların sayısını azaltarak ülkelerin durumunun güçleneceği, askeri ve askeri olmayan bütün unsurlarını bir araya getirmek zorunda oldukları, ayrıca Sovyetler Birliği’nin nüfusunu yaymaya çalışan, normal bir devlet olması için yeni araçlar bulması gerektiği, bunun için hedeflerini değiştirmek zorunda kaldığı ve dış politikasının uzun ömürlü olması için, ekonomik bir güç olması gerektiği belirtilmektedir.
                  Kitabın üçüncü ve son bölümünde; Amerika Birleşik Devletleri ve büyük stratejisi anlatılmaktadır. Yazar, bugünkü dünyada Amerika Birleşik Devletleri’nin uygulaması gereken öncelikler dengesi başka bir deyimle büyük stratejisi, birçok yönüyle geleneksel Avrupa’lı büyük güçlerden farklı olmasına karşılık kendi çıkarlarını güvenceye alacak politikalar üzerine kurulu olduğunu ve bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin, Roma, İspanya ve Britanya gibi eskinin bir numaralı büyük güçlerine benzer durumda olduğu değerlendirmesinde bulunmaktadır. Ayrıca ABD’nin, dünyanın farklı bölgelerindeki çıkarlarına karşı meydan okumalarla yüzyüze olduğunu ve stratejisini askeri boyutlarda diplomasi, teknoloji ve kültür ile birleştirmekte olduğunu belirtmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder