Asya’da Beş Türk, Adil Hikmet Bey

Asya’da Beş Türk, Adil Hikmet Bey, Ötüken,1999, İstanbul   
 
1914-1921 yılları arasında bir Türk subayı olan Adil Hikmet Bey'in, Enver Paşa’nın Teşkilat-ı Mahsusa'sında görevli olarak dört arkadaşıyla birlikte (Kuşçubaşı Selim Sami, Hüseyin Emrullah Barkan Bey, Hüseyin Bey, İbrahim Haklıer Bey) Doğu ve Batı Türkistan’daki faaliyetleri anlatılmaktadır.
   
      Bu beş kişi gittikleri Rus ve Çin topraklarında yaşayan, Türkmen, Özbek, Tacik, Kırgız gibi Türk toplumlarını örgütlemişler ve o topraklarda isyanlar çıkarmışlardır. Aslında bu beş kişinin Çin Türkistan’ına gitmelerinin asıl nedeni, oradaki Türk’lerin eğitim ve öğretim teşkilatını kurmak ve halkı bilinçlendirmekti. 
O zamanlarda Rus’lar Osmanlılara karşı savaşan bir devletti. Bu nedenle Rusya içerisindeki Türk topuluklarının Rusya’ya karşı ayaklanması Rus devletinin bu bölgeye güç kaydırmasını zorunlu kılmıştı. Diğer taraftan Osmanlı cephesi Ruslar tarafından zayıflamıştı.
Bu beş kişinin tertiplediği isyanların en önemlisi 1916'da Kırgız topraklarında gerçekleştirilen büyük Türkistan isyanıdır. O zamanlar Rus’lar Türk’lere eşit muamele yapmazken, askere almada Rus’larla aynı muameleyi yapmışlardır. İsyan yaklaşık bir yıl sürmüş ve isyan sonucunda Ruslar büyük katliamlar yapmış ve 673 bin kişi öldürülmüştür. Bu isyanın bir ayağı olan Yedisu isyanında Yedisu bölgesi halkının % 30 u yok edilmiştir. Bu beş kişinin asıl amacı oradaki insanları aydınlatmak ve uyandırmak olduğundan yeterli silah ve teşkilatlanmaya gidememişlerdir. Ama bu isyanla Rus dikkati bölgeye çekilmiş ve iç kargaşaya gitmesi hızlanmıştır.
Orta Asya’ya daha önce de Talat Paşa tarafından öğretmen olarak Ahmet Kemal İlkul gönderilmiştir. Bu beş kişi gittikleri yerde bu kişiyle tanışmışlar ama bu kişinin gerekli faaliyetlerini yapmadığını görmüşlerdir.
Zorlu yolculuk Bombay'dan Türkistan’a, Kırgız topraklarından Taklamokan ve Hoten’e, daha sonra sırasıyla Çin ve Şanghay’a ve nihayet Hamburg'a uzanmıştır.  Gittikleri her yerde ticaret için gezdiklerini öne sürmüşlerdir. Ama İngiliz ve Rus ajanları tarafından takip edilmekten kurtulamamışlardır. Hatta bir çok yerde ölümden kıl payı kurtulmuşlardır. Her gittikleri yerlerde yerli Türklerden büyük hürmet ve memnuniyet görmüşler ve büyük  destek almışlardır.
Hindistan’da İngilizlerin yalnızca siyasi ve askeri işgal yapmadıklarını, geniş bir istihbarat teşkilatı kurduklarını görmüşlerdir. Hindistan’da Müslümanların yüksek tahsil yapmaları yasaklanmıştır. Orada Afgan soylusu tabur komutanı bir binbaşı bu beş Türk’e sitem etmiş ve Müslümanların bu durumundan Osmanlı’nın sorumlu olduğunu, Osmanlı’nın kendilerini yalnız bıraktığını söylemiştir. Bütün Müslümanların Osmanlı’ya göz diktiğini söyleyerek serzenişte bulunmuştur.
Hindistan’dan sonra 60 günlük zorlu yolculuk ve İngilizlerden kaçıştan sonra Doğu Türkistan’a gelmişlerdir. Burası Çin arazisi olmasına rağmen Rus hakimiyeti hüküm sürmekteydi. Misyonerler cirit atmaktaydı. İsveçlilerin açtığı hastaneler vardı ama halk bu hastaneye gitmiyordu. Bir İslam ve Türk merkezi olan Kaşgar’da yabancılara karşı güven yoktu. Onlar halife adına geldiklerini belirtip halkı soymuşlardı. Kaşgar’da önceden oraya gelen Türk öğretmenlerde vardı. Ama onların çalışmaları yetersizdi. Doğu Türkistan’daki Rus ve İngiliz ajan kuşatmasından kaçarken Rus’lara esir düştüler ve haklarında idam kararı verildi. Fakat o bölgedeki Uygurlar isyan çıkarmak suretiyle Çin’liler  Rus yetkililerle anlaşmazlığa düştüler ve sonrasında Rus müfrezelerinin elinden kaçarak 1 sene 3 aylık süren  esaretten kurtuldular ve Kırgız’ların başına geçerek büyük Türkistan ayaklanmasını gerçekleştirdiler. İlk 5-6 ay Ruslar mağlup edildi ama cephane ve para yetersizliğinden dolayı isyan sonunda Rus’lar katliam yaptı.
Doğu Türkistan’a, dönüşte ve Taklamokan’dan  ve Hoten’e giderken  Çarlık rejimi gitmişti ama yeni düzen hala Türk düşmanı idi. Bu nedene tedbir elden bırakılmamalıydı. Ruslar Moğolları bile  kullandılar. Suriyeli Said El Aseli de  burada islam’ı istismar ederek halkı dolandırmaktaydı. El Aseli ailesi Osmanlıya Suriye’de  isyan etmişti.
Taklamoka çölünü müteakiben Çin’e geçtiler. Burada da Rus ve İngiliz misyonerleri faaliyet göstermekte idi ve fahişelik almış başını gitmişti ve maalesef Türk kadınları da burada erkeklerin elinde bir oyuncaktı. Buradaki Uygurlar saf Uygur değildi. Anne Kaşgar’lı ama baba Hintli veya Çin’li idi. Ahlaken fesada uğramışlar bu nesildi. Şangay’a geçtiklerinde müttefikimiz Alman sefareti onları muhafaza edecekti.  Çin toprakları misyonerlerin savaş alanı gibiydi. Çin’in Fuçin şehrini Rus kuşatmasından kendi teşkilatlandıkları Moğollarla kurtardılar ve Çin’lilerin büyük güvenini kazandılar. Çin topraklarındaki hareket kabiliyetleri rahatlamıştı .
Şanghay’da Alman hükümeti’nin yardımını aldılar. Burası Konfüçyüs’ün memleketi olarak önemli bir merkezdi ve misyonerler Çin’lilerin uyanmasını istemiyorlardı. Bir çok Çin’li genç Avrupa’ya eğitim için gitmiş ama misyoner olarak dönmüşlerdi. Burada Japonlarla dostluk kuruldu. Burada bir ara  Afganistan’a gitme düşüncesine kapıldılar. Orada da Asya’nın bağımsızlık savaşı veriliyordu. Buradaki esas amaç birleşik bir Asya’ydı. O arada Adil Hikmet Bey Anadolu’dan haber alamıyordu ama Mustafa Kemal ve direnişini, olayların gelişiminden çıkarım yapabilmişti.  Anadolu’ya dönmeliydi ama bu konuda Selim Sami ile zıt düştü.
Daha sonra bu arkadaşlar fikir ayrılığına düştüler. Adil Hikmet Bey ve Hüseyin Bey Anadolu’ya dönmek üzere Hamburg’a, diğerleri ise Anadolu’yu uyandıracak yeni kuvvetler oluşturmak için Asya ortalarına doğru yol aldılar. Uzun ve tehlikeli yolculuktan sonra Adil Hikmet Bey İstanbul’a gelir ve eşi ve 6 yaşındaki kızına kavuşur.

1 yorum:

  1. Blogunuz bizim için çok yararlı bilgiler içeriyor packard bell servisi paylaşımlarınızın devamında başarılar diler.

    YanıtlaSil