21. Yüzyılın Süper Okulu, Prof. Dr. James J. Asher

21. Yüzyılın Süper Okulu, Prof. Dr. James J. Asher, İnkılap Kitapevi, 1996, İstanbul
Psikoloji profesörü yazar okul öncesinden liseye kadar çocuklara verilecek başarılı eğitimin süper okul modeli adı altında takdimi.
San Jose Üniversitesinde psikoloji dersi veren başarılı profesör ödülü sahibi yazar, bir işi başarıyla yapabilmede; uygun kişilik, yeterli beceri ve tatmin duygusunun önemini vurgulamıştır. Günümüz okullarında okuyan öğrenciler, bilgi ve becerilerini geliştirmek için hatırı sayılır kaynaklara sahiptir. Bu kaynakların bir kısmı, okul öncesinden itibaren hayatımızı şekillendirmektedir. Yazar kitabında bu kaynakları bölümler halinde açıklamaktadır.
Televizyon reklamları; kişinin, dikkatini çekme ve bu dikkati sürekli kılma ile tutum ve davranışlarını biçimlendirmektedir. Eğitimciler, reklamları bu maksatla kamu eğitiminde kullanmalıdır. Ayrıca insanlar, yaptıkları iyi şeyleri sürdürmek için hatırlatmalara gereksinim duyarlar. Reklamlar, bu noktada önemli rol oynar.
Kağıt, kalem ve kitabın demode olmasının nedeni, tek kelime ile açıklanabilir: minyatürleşme. Öğrenciler, mesleki hazırlıkları esnasında, daha çok öğrenmek ve zamandan tasarruf etmek için teknolojiyi kullanmaktadır. Avuç içi bilgisayar defterleri (computer notebook) sayesinde öğretme, öğrenme ve okul destek hizmetlerini iyileştirilmiştir.
 Gerçek durum yaratıcılar (simülatör); görme, duyma, yakalama, tutma, hareket ettirme gibi zihnin hayal edebileceği her şeyi üç boyutlu olarak birkaç yüz dolara alınabilmektedir. Hızlandırılmış okuma, ikinci lisan edinme ve matematik v.b. alanlarında, bu sayede beceri sahibi olmaları mümkündür.
Yerçekimi yasası fizik için ne ise, etki yasası da öğrenme psikolojisi için odur. Etki yasası; hemen sonrasında ödüllendirilen herhangi bir davranışın, tekrarlanma eğiliminde olduğunu söyler. ”Programlanmış Öğrenim” adlı bu prensip, ders anlatma ve kitap okuma gibi geleneksel yöntemlere kıyasla istatistiki açıdan önemli olacak kadar daha çabuk uzmanlaşma sağlamıştır. Programlanmış öğrenimde, seçilen öğrencilerde hata payı % 5 olana kadar, bilgi önceden denenmeli ve yeniden yazılmalıdır. Bunun anlamı ise, ilk defa gören bir öğrenci grubunun, ilk okuyuşta dersin kapsamına tamamen hakim olması demektir.
Her yenilik, dikkat ve ilgi çeken bir icattır. Yeniliğin bedeli, organizmanın sürekli tepki vermekten vazgeçmesi anlamına gelen, adaptasyondur. Adaptasyonun üstesinden gelebilmek için çeşitlilik zorunludur.
Son yirmi beş yıl içinde, beynin işleyişi hakkında son 2500 yılda öğrenilenden daha çok bilgi edinildi. Beyin alanında devrim yaratan keşif ile, her bir yarımkürenin farklı bir zekaya sahip olduğu ve birbirinden etkilendiğidir. Sol yarım küre, mantıksal bir dizinle birer birer gelen, örneğin lisan gibi, verileri işler. Beynin sol yarısını ilgilendiren üretimlerde sıkıntısı olmayan çocuklar, okulda başarılı olur. Sağ taraf ise, desen arayıcıdır, resimli bölümdür. Yaratıcıdır. Burada her şey mümkündür. Sol beynin ürettiği “Ben hastayım galiba” gibi sabote edici mesajları engeller. Sabote edici mesajların amacı, her zaman yaptığımız şeyleri sürdürmemizi sağlamaktır. İletim, beynin bir yanından diğerine o kadar çabuk gider ki, biz onu tek bir beyin sanırız. Bu iletime yardımcı olması nedeniyle, kendi kendine konuşmayı teşvik etmeliyiz.
Matematik, sağ yarım kürenin gelişmesi için önemli bir araçtır. Zeka oyunları, cebir ve asal sayılar, matematiği destekleyen önemli etkenlerdir. Ancak öğrencinin konuyu doğru algılayabilmesi için, sınırları doğru tanımlanmış olmalıdır.
Okur- yazar olan tüm yetişkinler, ilkokulda okuma hızı ne ise, yaşamının geri kalan bölümde de aynı okuma hızını sürdürür. Ortalama olarak bu hız, dakikada sadece 300 kelime kadardır. Günümüzde özellikle işte ve profesyonel yaşamda tüm zamanın yüzde kırkını okumakla geçirdiğimizi bilirseniz, bir problem sahası olarak karşımıza çıkar. Hızlı okuma becerisinde hedef, dakikada en az 1500 kelime okumak olmalıdır.
Akıllı karar vermenin anahtarı, açık ve güncel bilgiler edinmektir.
Araştırmanın özü olan herhangi bir sorunun yanıtını bulabilme becerisi, başarılı performans için gereklidir. Eğer bilgiye çabuk erişmeyi hedefliyor isek, neyi nerede bulabileceğimizi bilmemiz gerekmektedir. Bu maksatla halk kütüphaneleri değerli bir adrestir. Halk kütüphaneleri vasıtasıyla elektronik kütüphanelere de erişebilir ve elde ettiğimiz bilgileri süratle okuyabiliriz. Bir kitapta öncelikle içindekilere ve sonra “gösteren kişi” anlamına gelen indekse bakılmalı, aranılan bulunamazsa, eş anlamı kelimeler ile araştırmaya devam edilmelidir.
Temel tıp eğitimi sayesinde gereksiz ilaç tüketimi ile gereksiz doktor ziyaretleri azalır. Harvard üniversitesinin yaptığı araştırmaya göre, acil servise başvuran ve kalp krizi geçirdiğinden emin olana hastaların %70’i, sadece hazımsızlık çektiği yolunda ikna edilerek gönderilmiştir. Koruyucu hekimlik kapsamında, 240’dan fazla evde yapılabilen tıbbı test vardır. Amerikan Kanser Derneği, kanserde erken tanı için kişinin göğüs ve erbezlerini kendi kendine muayene etmesini tavsiye etmiştir. Ayrıca herkes dışkıda gizli kan testini evinde yapsa, yılda en az 60.000 ölümün, röntgen veya ilaç almadan kendi kendine yapılan gebelik testi ile kusurlu doğumların en az yarısının engellenebileceğini, ilgili uzmanlar açıklamaktadır.
Herkes, “Başkalarına, sana davranılmasını istediğin gibi davran” altın kuralını uygulasa, kanuna ihtiyaç kalmazdı. Yasal hakları öğrenmekten doğan güç, yeri geldiğinde tereddüt etmeden kullanılmalıdır. Kira anlaşması ( kontratı),  gayrimenkul alım- satımı, telif  hakkı gibi konularda rahatlıkla kullanılabilir. İnsanlar, yasa, avukat ve mahkemelerin nasıl çalıştığı hakkında bir bilgiye sahip olmadıkları için çekingen dururlar. Bu yüzden sorunları çözmede, süratle mahkemeye başvururlar. Böylece gereksiz zaman, maliyet ve sıkıntı yaşarlar.
Yaşamımızın her günü bilgisayar, bilgisayar yazıcısı, musluk, telefon v.b. makinelerle yaptığımız işlerin sayısı, aile, arkadaş ve meslektaşlarımızla yaptıklarımızdan fazladır. Hayatta iken kaçınılmaz olan ölüm, vergi ve bu aletlerin arızalanmasıdır. Örneğin, bir ev aleti bozulduğunda, bu durum nüfusun yarıdan fazlasını etkiler. Bu tür arızaları, az bir bilgi ile kısa sürede ve çok az bir maliyetle giderebiliriz.
Toplumda üstlendiğimiz en önemli rolümüz, tüketici olmaktır. Bir çocuk okula başlamadan önce altında şu mesajın yattığı 20.000 reklam duyacak ve görecektir: “ Bugün yeteri kadar tüketim yaptın mı? ” Tarih boyunca toplumu yöneten değişik kurumlar olmuştur. Orta çağda din, daha sonra sanat ve şimdi ise baskın kurum ekonomidir. Bilinçli tüketici olma becerisini kazanmak zorundayız. Yatırım yapmadan önce araştırma yapmalı, çocuklara parasal konulardan bahsetmek yerine, onların  “Seçimler ve Kararlar ” gibi bilgisayar uygulamaları ile uğraşmalarını sağlamalıyız.
Amerikalı çocukların yüzde kırkı şekilsiz ve aşırı kiloludur. Okullarda basketbol,  futbol ve beyzbol gibi spor programları, beceri kazandırmaktan ziyade seyircileri eğlendirici biçimde tasarlanmıştır. Bu etkinler, çocukların fiziksel gelişimine ve boş zamanlarını değerlendirmesine katkıda bulunmaz. Özellikle erkek çocuklarda dans etme, denge ve duruş için gereklidir. Diğer kültürlere uzanmak ve sağ beyne hitap etmek istiyorsak, folklorik dans yapmalıyız. Judo ile kendine güven duygusu gelişir ve ayrıca kendini savunma sanatıdır. Judo, ustalık, koordinasyon ve yoğun dikkat gerektirir. Eleştirisel sol beyni susturmak için, tenis ve golf ideal spordur. Yüzmenin sayısız faydası vardır: kardiyovasküler hastalık riskini azaltması, tüm kas ve eklemleri hareket ettirmesi sonucunda yaşamı uzatmasıdır. Yaşam boyu yapılabilecek bu tür faydalı sporları genişletmek mümkündür: ata / bisiklete binme, kayak, koşma, sırt çantalı yürüyüş, buz paten, v.b.
İlişkiler; aile, okul, spor ve iş dahil tüm etkinliklerin sağlıklı işlemesini sağlar. Örneğin öğrencinin okuldaki başarısı, çocukların ana- babalarıyla olan ilişkilerine bağlıdır. Herkes baba olabilir, ancak babacığım olabilmek için özel biri gereklidir. Ana- baba olma hususunda “Çocuklarımıza tüm verebileceğimiz, mutlu anılarıdır.” prensibi önemlidir. Karşı cinsler arası iletişimde, aralarındaki farkı anlamak önemlidir. Kızlar, anıları hatırlamada daha başarılıdır. Sözel yetenekleri daha fazladır ki bu da ikinci bir dili öğrenmede kolaylık sağlar. Bilgiyi daha çabuk işler ve daha hızlı karar verirler. Erkekler, uzmanlaşma ve belirli bir sorun karşısında beynin bir yarısını kullanma eğilimindedir. Uzaysal ve üç boyutlu canlandırmalarda daha başarılıdır. Buna “Mühendislik Yeteneği” denilmektedir. Altı yaşında erkek çocuğun beyninin sağ yarısı (uzayla ilgili bölümü) uzmanlaşmış olur, oysa aynı gelişme kız çocuğunda onüç yaşına kadar sürer. Öğrenme özürlü çocukların yüzde sekseni erkektir ve kekemelik, konuşma sorunu çıkma olasılığı kızlara oranla üç kez daha fazladır. Erkeklerde renk körlüğü, kadınlara oranla on kat fazladır. Bir erkek için birincil fantezi: yakınlaşma, ikincisi evlenme, yuva ve ailedir. Bunun tam tersine kadınların ilk fantezisi ise, evlilik, yuva ve aile ve ikincisi de yakınlaşma fantezisidir.
Müzik icrası, sağ beynin gelişimine katkı sağlar. Bu sayede tenis, golf ve kayak gibi sporlarda olduğu gibi, sol beyinden gelen paraziti (engellemeleri) söndürmektir. Ancak aile ve arkadaş toplantılarında çalınabilecek bir enstrümanı seçmek, daha uygundur.
İş bulmanın en garantili yolu, bir başka dili öğrenmektir. Ancak önemli olan ikinci lisanın nasıl öğrenileceğidir. Şu ana kadar ilkokul üçüncü sınıftan üniversiteye kadar öğrenim sürecinde sol beyine hitap edildi. Dershanelerde bile bir yöne bakan oturma sıraları vardı. Bu yüzden eğitmenler, bilgi aktarımı sırasında gezinerek, bize sağ beyni kullanma avantajı verirler. Bedenimizin hareket etmesi, bilginin şimşek hızıyla soldan sağa sonra tekrar geri akmasına neden olur. Her derste öğrencilerin tahtaya davet edilerek, öğretmen ile öğrencinin rol değişimi önemlidir.
Yazar, burada kendi yaratıcısı olduğu “Toplam Fiziksel Tepki” den bahsetmektedir. Bu prensip, bebek bakmakta olan yetişkinlerin eğitiminde görülür. Bebek bakımında, yetişkinin bebeğe bir şeyler söylediği, bebeğin de yetişkine anlamlı fiziksel bir yanıtla cevap verdiği, kendine özgü bir yaklaşımdır. Bebek, baba demeyi başaramadan, “oyuncaklarını yatağın üstüne koy” gibi karmaşık komutları rahatlıkla anlayıp uygulayabilmektedir. Bu nedenle dil öğrenmede ilk başarı, anlamadır. Daha sonra üretme gelir. Üretme mekanizmasını ateşleyen, kavrama okur- yazarlığıdır. Büyük sekizli olarak adlandırılan modelde; öğretilecek ikinci lisana ait kelimeler, sekizli olarak gruplandırılır. Öğretmen, dershanede her bir tümceyi ifade ederek bizzat uygular ve öğrencilerinden de eş zamanlı konuşmadan uygulamalarını ister. Böylece her bir öğrenci, karmaşık lisan haritasını çabuk ve hoş bir şekilde içselleştirir. Daha sonra sekizli kombinasyonlar; “ kapıya yürü, tahtaya koş ve adını yaz “ gibi çeşitlendirilerek devam eder. Konuşmaya başladıktan sonra, sabırlı davranılarak hataların bizzat öğrenci tarafından giderilmesi sağlanacaktır. Dil- beden iletişimi devam ettikçe, hedef dilin fonoloji (sesbilim), morfoloji (bir kelimenin yapısını inceleyen bilim) ve semantik (anlambilim) yapısıyla ilgili daha fazla detayı içselleştirecektir. Bu metot, hapishanelerdeki tutuklular arasında başarı ile uygulanmaktadır. Ayrıca hedef dil, bir spor etkinliği kapsamında da verilebilmektedir.
Sonuç olarak, çocuklar, günde sadece 20 dakika ile okul öncesinde stressiz bir biçimde sağ beyine yönelik olarak bir veya daha fazla dili anlayabilir. İlkokul sonuna kadar bu süreç devam eder. Lisede ise konuşma, okuma ve yazma ile üretime başlamak doğal bir geçiştir. Böylece süper okul ile gençler küresel dünya pazarlarında rekabet edebilmek için güçlü araçlara sahip olurlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder