2. Dünya Savaşı Tarihi, Liddell Hart

2. Dünya Savaşı Tarihi, Liddell Hart, Yapı Kredi Yayınları, C.I-C.II, 2005-İstanbul    
İngiliz asker ve tarihçi Hart, 1000 sayfayı geçen iki ciltte, 8 bölüm halinde kronolojik ve tarafsız bir bakış açısıyla adeta harp ceridesi gibi II. Dünya Savaşı tarihini ele alıyor.
        (1)    Birinci Bölüm: Genel Durum
                1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla başlayan 2’nci Dünya Savaşı’nın nedenlerinden önce sonuçları üzerinde durmak gerekmektedir. Savaşın getirdiklerinin farkında olmak, nasıl çıktığının incelenmesi için daha gerçekçi bir yol olabilmektedir. Nürnberg duruşmaları sonucundan, savaşın Hitler’in saldırganlığı yüzünden ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak bu çok sığ  ve yetersiz bir açıklamadır.
                Yeni bir büyük savaş çıkarmak Hitler’in istediği en son şeydi. Halk, özellikle askerler, 1’inci Dünya Savaşı’ndan edindikleri tecrübelerden dolayı savaştan korkmaktaydılar.
                Peki öyle ise, onca kaçınmasına rağmen Hitler kendisini neden savaşın içerisinde bulmuştur. Cevap, Batılı Müttefiklerin uzun süredir uyguladıkları ve Hitler’e cesaret veren,  geleceği göremeyen basiretsiz politikalarında ve bu politikalarından 1939 yılının yaz ayında aniden ve yüz seksen derece çark etmelerinde yatmaktadır.
                Hitler’in 1933’te iktidara gelişinden itibaren İngiltere ve Fransa bu diktatörün isteklerini kabul etme konusunda, Almanya’nın önceki demokratik hükümetlerinin taleplerine oranla daha istekli davranmışlardı.
                Almanlar 1936’da Rhineland’ın askerden arındırılmış bölgesini yeniden işgal ettiler. İngiltere ve Fransa savaşa yol açabilecek herhangi bir silahlı çatışmadan kaçındıkları için bu duruma bir tepki göstermediler. Rhineland’ın tekrar işgal edilmesi Almanya’ya iki önemli avantaj sağlamıştı. Birincisi; bu bölge Almanlar’ın Ruhr bölgesindeki endüstri alanları için koruma sağlıyordu, ikincisi Fransa’ya karşı bir atlama tahtası elde edilmişti.
                Hitler Kasım 1937’de yaptığı “Hossbach Bildirisi”nde “Lebensraum” (Hayat Sahası) kavramını ortaya attı. “Hayat Sahası” kavramı bu tarihten sonra Almanya’nın izleyeceği politikanın temelini oluşturdu. Hitler’e göre Almanya, özellikle tarım yönünden kendi kendine yeterli olmadığı gibi yakın zamanda da olabilecek gibi değildi. Hitler’in düşüncesi, had safhadaki yiyecek sıkıntısını çözmek için nüfus yoğunluğu az, tarıma elverişli toprakların bol olduğu Doğu Avrupa’dan toprak alınması yönündeydi ve bu toprak sorunu 1945 yılına kadar mutlaka çözülmeliydi.
                Almanya 12 Mart 1938’de, Alman ve Avusturya halklarının birleşme arzularını bahane ederek Avusturya’yı işgal etti. Daha sonra Çeklerin Südet Alman’larına kötü davranmalarını fırsat bilerek savaş tehdidiyle İngiltere ve Fransa’yı 30 Eylül 1938’de Münih Anlaşması’nı imzalamaya zorlayarak Südet bölgesini de işgal etmeyi başardı.
                1939 yılının Mart ayında ise Hitler, Çekoslavakya’nın kalan kısmını işgal etti. Bunun üzerine o güne kadar pasif bir politika izleyen İngiltere birdenbire politika değişikliğine gitti ve o bölgede kendisini destekleyecek tek ülke olan Rusya’nın teminatını almadan her biri stratejik olarak Almanya tarafından tecrit edilmiş olan Polonya ve Romanya’ya Alman işgaline karşı garanti verdi. İngilizler’in Polonya’yı desteklemesi üzerine 23 Ağustos 1939’da Nazi-Sovyet Saldırmazlık paktı imzalandı. Bu pakt, Polonya’nın Almanya ile Rusya arasında gizli olarak paylaşılacağını da hükme bağlıyordu.
                Hitler’in bu bir dizi saldırgan ve yayılmacı tavırlarının ardından gelen bu pakt, savaşı kaçınılmaz hale getirmişti.
        (2)    İkinci Bölüm: Savaş Patlak Veriyor
                Alman birlikleri 1 Eylül 1939 sabahı saat 06:00’da Polonya sınırını geçmeye başladılar. Hava taarruzları ise bir saat önce başlamıştı. Kuzey’de işgal Küchler emrindeki 3’üncü Ordu ile Kluge’nin emrindeki 4’ncü Ordu’dan oluşan Bock’un Ordu Gurubu’nca gerçekleştiriliyordu. 3’üncü Ordu kuzeyden Doğu Prusya bölgesinden, 4’üncü Ordu da batıdan girip ortada buluşarak Polonya’nın sağ yanını işgal edeceklerdi.
                Güneyde Blaskowitz emrindeki 8’inci Ordu, Reichenau’nun emrindeki 10’uncu Ordu ile List’in emrindeki 14’ncü Ordu’dan oluşan Rundstet’in Ordu Gurubu ise asıl taarruz kuvvetini teşkil ediyordu. 3 Eylül’de İngiltere, Fransa, Avustralya ve Yeni Zelanda Almanya’ya savaş ilan ettiler. 5 Eylül’de Almanlar Vistül nehrini geçtiler ve yine aynı gün ABD tarafsızlığını ilan etti. 17 Eylül’de Ruslar Polonya’nın doğu sınırından girdiler. Ertesi gün Polonya Hükümeti ve Yüksek Komuta heyeti Romanya’ya geçti. Varşova çok şiddetli hava ve kara taarruzlarına rağmen 28 Eylül’e kadar direndi. Son birlikler 5 Ekim’e kadar teslim olmadı. Almanlar ve Ruslar Bialystok, Brest Litovsk, Lviv ve Karpatlar hattında buluştular ve Polonya’nın işgalini tamamladılar.
                Polonya harekatı zırhlı birliklerle hava unsurlarının ilk defa müşterek olarak kullanıldığı bir muharebe olmuştur. Bu muharebe şekli dünya savaş tarihine “Yıldırım Harbi” olarak girmiştir. Almanların bu kadar başarılı olmalarına Polonya birliklerinin yanlış tertiplenmeleri de büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Polonyalılar birliklerinin kuzeyden ve güneyden kuşatılma riski olmasına rağmen birliklerinin büyük bir bölümünü sınıra yakın tertiplemişlerdi. Savunmayı küçümseyen Polonyalılar, hareket kabiliyeti ve zırhlı birliklerden yoksun olmalarına rağmen süvari birliklerine güvenerek, karşı taarruz yapabilecekleri düşüncesine dayanarak tertiplenmişler ve ona göre düzen almışlardı. Sonuç şu şekilde özetlenebilirdi. Günün koşullarının gerisinde kalan bir ordu, yeni muharebe anlayışı çerçevesinde, zırhlı birlik ve hava kuvvetleri işbirliğiyle muharebe eden bir ordu karşısında tam bir bozguna uğramıştı.
                Polonya’nın paylaşılmasından sonra Stalin, Rusya’nın Baltık kanadını geçici müttefiki Hitler’den korumak için bir an önce muhafaza altına almak istiyordu. 10 Ekim tarihine kadar Litvanya, Letonya ve Estonya hükümetleriyle, bu ülkelerin stratejik bölgelerinde birlik bulundurabileceğine dair anlaşma yaptı. 14 Ekim’de üç konuda taleplerini Finlandiya’ya bildirdi. Talepleri sırasıyla şöyleydi:
                (a)    Finlandiya Körfezi’ne herhangi bir düşmanın giriş üstünlüğünü kazanmasına engel olmak maksadıyla körfezde bulunan Hogland, Seiskari, Lavanskari, Tytaskari ve Loivisto  adalarının kendisine devredilmesi, kıyı topçusu yerleştirmek için de körfez girişinde bulunan Hangö limanının 30 yıllığına kiralanması,
                (b)     Karelian Kıstak’ındaki Fin-Rus sınırının Leningrad’ın kara yaklaşma istikametini örtmek için, Leningrad topçu menzili dışında kalacak şekilde geriye çekilmesi,
                (c)        Kuzey’de Petsamo bölgesinde Ribaçiy yarımadası Rusya’da kalacak şekilde sınırın yeniden düzenlenmesi,
                Rusya bu toprak düzenlemesi karşılığında Finlandiya’ya 3500 km2lik Repola ve Porajorpi bölgelerini vermeyi teklif ediyordu. Finlandiya’dan istediği toprakların yüzölçümü ise 1700 km2 idi. Finlandiya’nın isteklerini kabul etmemesi üzerine, Rusya 30 Kasım 1939’da Finlandiya’ya saldırdı. Rus taarruzları başlangıçta hiçbir başarı gösteremedi ve Ruslar çok ağır kayıplar verdiler. İki ay sonra Ruslar 1 Şubat 1940’ta çok daha fazla kuvvetle yeniden taarruza geçtiler. İki aydır üstün Rus kuvvetlerine müttefiklerden hiçbir yardım almadan dayanan Finliler artık güçlerinin son noktasına gelmişlerdi. Rusların bu taarruzuna da kahramanca karşı koysalar da artık savaşı sürdürecek güçleri kalmamıştı. Bunun üzerine 6 Mart 1940’ta Ruslarla anlaşmaya  vardılar ve Rusların bütün isteklerini kabul ederek savaştan çekildiler.
        (3)    Üçüncü Bölüm: Savaş Tırmanıyor
                Rusya’nın Finlandiya’ya savaş açmasını fırsat bilen İngiltere, Finlandiya’ya yardım götürmek maksadıyla, Finlandiya’ya uzanan demiryollarının başlangıcı olan Norveç’in kuzeyindeki liman kenti Narvik’i ve hemen onun doğusundaki İsveç’in demir cevheri bölgesi Gallivare’yi işgal etme planları hazırladı. 5 Nisan 1940’ta Norveç karasularının mayınlanmasına ve Narvik, Trondheim, Bergen ve Stavanger’e yapılacak çıkarmalarla bu harekatın desteklenmesine karar verildi. Narvik’e gönderilecek ilk birlik 8 Nisan’da denize açılacaktı fakat Müttefikleri büyük bir sürpriz bekliyordu. Çünkü Almanlar da Norveç’i işgal etmeye karar vermişlerdi ve ellerini daha çabuk tutarak 9 Nisan’da işgale başladılar.
                9 Nisan günü şafak sökerken çoğu muharip gemilerde olan öncü Alman birlikleri, Norveç’in Oslo’dan Narvik’e kadar olan bütün önemli limanlarına çıkarma ve indirme harekatı gerçekleştirdiler ve çok az direnişle karşılaşarak hepsini işgal ettiler.
                Danimarka’da aynı gün çok kısa sürede işgal edilmişti. Norveç’i işgal etme konusunda inisiyatifi tekrar ele geçirmek isteyen İngilizler 14 Nisan’da kuzeyde Narvik’e, 16/17 Nisan’da orta kesimde Namsos’a, 18 Nisan’da da güneyde Aandalsnes’e çıkarma gerçekleştirdiler fakat Almanlar sayıca az olmalarına rağmen iyi bir savunma yaptılar ve Aandalsnes’e çıkan birlikler 30 Nisan’da, Namsos’a çıkan birlikler ise 1/2 Mayıs’ta geri çekilmek zorunda kaldı. Bu gelişmeler üzerine 1 Mayıs’ta Norveç teslim oldu. Böylece güney ve orta Norveç tamamen Almanlar’ın kontrolüne geçti. Kuzeyde ise İngilizler ancak 27 Mayıs’ta Almanlar’ı Narvik dışına atabildiler fakat bu arada 10 Mayıs’ta Almanya Belçika, Hollanda ve Fransa’yı işgale başlamıştı ve Fransa çökmek üzereydi. Bunun üzerine 7 Haziran 1940’ta son müttefik kuvvetleri ve Norveç Kralı ve hükümeti Norveç’ten ayrıldı ve kuzey Norveç de Almanya’nın kontrolü altına girdi.
                10 Mayıs 1940’ta İngiltere’de Churchill Chamberlain’in yerine Başbakan oldu ve aynı gün Almanlar Batı’yı işgale başladı. Almanlar’ın Batı’yı işgali sağ kanattaki tarafsız Hollanda ve Belçika’nın savunduğu kilit noktalardaki yerleri umulmadık süratte ele geçirmesiyle başladı. Bu saldırılara öncülük eden hava indirme birlikleri Müttefiklerin dikkatini birkaç gün asıl taarruzdan başka yöne çekmiştir. Oysa asıl taarruz ormanlık ve dağlık bir bölge olan Ardenler’den Fransa’nın kalbine doğru yapılmaktaydı. Hollanda’nın başkenti Lahey ve Rotterdam’daki ulaşım tesislerine 10 Mayıs’ın ilk saatlerinde hava indirme birlikleri inerken 150 km. doğuda Alman birlikleri Hollanda sınırını geçiyordu. Yaratılan şok ve baskın sonucunda 15 Mayıs’ta Hollanda teslim oldu.
                Belçika’nın işgalindeki kara taarruzunu Alman 6’ncı Ordusu gerçekleştirecekti  fakat ilerleme istikameti üzerinde zırhlı birliklerin harekatını tahdit eden Albert kanalı vardı ve üzerinde Eben Eamel garnizonu tarafından kontrol edilen iki köprü vardı. Almanların sınırı geçmeye başlamasıyla beraber bu köprülerin Belçikalılar tarafından havaya uçurulacağı aşikardı. Almanlar çok başarılı bir hava indirme harekatıyla köprüleri havaya uçurulmadan ele geçirdiler ve zırhlı birliklerini süratle Belçika içine geçirdiler. Belçika ordusu 27 Mayıs’ta teslim oldu.
                Bu arada asıl taarruz güneyde Ardenler bölgesindeydi. Alman zırhlı birlikleri  piyade birliklerinin bile çok zor harekat icra edebildiği bu dağlık ve ormanlık bölgeyi geçtikten sonra Sedan bölgesinden Fransız sınırını yardı ve Manş denizine doğru ilerlemeye başladı. Cephenin yarılmasıyla Belçika’da bulunan Fransız kuvvetleriyle İngilizler’in Yurtdışı Sefer kuvvetlerinin kuşatılıp imha edilmeleri ihtimali doğdu. Almanlar 20 Mayıs’ta Manş’a ulaştılar ve kuzeye dönerek kuşatmayı tamamlamaya başladılar. Kuşatılıp imha edileceklerini fark eden İngiliz kuvvetleri Belçika’dan çekilmeyi planladılar ve Dunkerque limanını tahliye yeri olarak belirlediler ve 26 Mayıs’ta tahliyeye başlamaya karar verdiler. Alman birliklerinin Dunkerque’e ulaşmasına kilometreler kala Hitler bugün bile bilinmeyen bir nedenle taarruzları durdurdu. Verilen fırsatı geri tepmeyen İngilizler 4 Haziran’a kadar 338.000 İngiliz ve Müttefik askerini tahliye etmeyi başardılar.
                Almanlar Belçika ve Hollanda’nın kontrolünü tamamen ele aldıktan sonra güneye doğru 5 Haziran’da taarruz başladılar ve 14 Haziran’da Paris’e girdiler. Fransız hükümetinin istifa etmesi üzerine  Mareşal Petain yeni hükümeti kurdu ve Almanlara ateşkes isteğinde bulundu. 22 Haziran’da Almanların istekleri kabul edildi ve 25 Haziran’da ateşkes anlaşması yürürlüğe girdi. Bu arada 10 Haziran’da İtalya Fransa ve İngiltere’ye savaş ilan etmişti. Bu yüzden İtalya ile de bir mütareke imzalandı. Almanlar 25 Haziran’a kadar Fransa’nın 5’te 3’ünü işgal etmişlerdi. İşgal etmedikleri bölgede de kendilerine bağlı Vichy hükümetini kurdurdular.
                Hitler Fransa’yı ele geçirdikten sonra İngiltere’yi işgal planının hazırlanmasını ve harekatın Ağustos ayında mutlaka başlatılmasını emretti. İşgal planına “Denizaslanı Harekatı” adı verildi. Alman Deniz Kuvvetleri gerekli hazırlıkları tamamlayamadığından harekatın 1941 ilkbaharına ertelenmesini istediler. Hitler Amiral Raeder’le görüştükten sonra Denizaslanı Harekatının Eylül ayının ortasından evvel başlatılamayacağını kabul etti. 10 Ağustos’ta Denizaslanı Harekatı’nın bir parçası olarak İngiltere üzerine hava taarruzlarına başlandı. İngiltere semalarında süren bu hava harekatına “Britanya Savaşı” adı verildi. 17 Eylül’e gelindiğinde İngiliz Hava Kuvvetleri’nin hala yenilgiye uğratılamadığı görülünce Denizaslanı Harekatı rafa kaldırıldı ve bir daha da masaya konmadı. İngiltere üzerindeki hava muharebeleri 16 Mayıs 1941’de son buldu. Almanlar ne İngiliz halkının moralini ne de İngiliz Hava Kuvvetleri’nin kendisini çökertmede başarılı olabildiler.
                İtalya, 10 Haziran 1940’ta İngiltere ve Fransa’ya savaş açtığında Afrika’daki topraklarında Libya’da 500.000, Habeşistan’da ise 200.000 askeri vardı. Buna karşılık İngilizlerin Mısır’da 36.000, Sudan ve Kenya’da 14.000 askeri vardı.
                Libya ile Mısır arasında Batı Çölü vardı. 13 Eylül’de İtalyanlar muharebeye hazır hale geldikten sonra Batı Çölüne doğru ilerlemeye başladılar. İngiliz kuvvetlerine 100 km. kala Sidi Barrani’de konakladılar ve burada tahkim edilmiş mevziler hazırladılar. İtalyanların beklemeye geçmesi üzerine İngilizler baskın tarzında bir taarruz yapmaya karar verdiler. İngilizler asker sayısı bakımından az olmalarına karşı tankça üstün durumdaydılar. 7 Aralık gecesi garnizonlarından çıkan İngiliz birlikleri İtalyanlara fark edilmeden 100 km.lik yolu geçti ve 9 Aralık sabahı güneyden İtalyanları kuşattı. Harekat tam bir baskın olmuştu. İtalyanlar kısa sürede bozguna uğradı ve batıya Tobruk’a doğru çekilmeye başladı. İngilizler için harekat bir takip harekatına dönüşmüştü. Üç gün içerisinde 40.000 esir ve 400 top ele geçirilmişti. 3 Ocak 1941’de Berdiye, 21 Ocak’ta Tobruk düştü. Tobruk ele geçirildikten sonra Bingazinin ele geçirilmesine karar verildi. Taarruz hazırlıkları sürdürülürken Bingazi’deki İtalyan kuvvetlerinin Trablusgarp’a çekilmeye başladığı keşfedildi. Bunun üzerine çok süratli bir takip harekatı başlatıldı ve İtalyan birliklerinden daha hızlı ilerleyerek geri çekilme yolunu Beda Fomm’un güneyinde 5 Şubat’ta tıkadılar. 6 Şubatta geri çekilmekte olan İtalyanları tuzağa düşürdüler ve muharebe sonunda 20.000 esir, 216 top ve 120 tank ele geçirdiler. İngiliz Kuvvetleri Trablusgarp’i ele geçirmek için ilerleyecekken İngiliz hükümeti tarafından durmaları emredildi. Bir miktar birlikle bulundukları hatlarda savunmaya geçtiler ve geri kalan birlikler Yunanistan’a gönderildi.
                Hitler İtalyanları’ın kurtarılması için 12 Şubat’ta Rommel’i iki zırhlı birlikle beraber Trablusgarp’a gönderdi. İngilizlerin ilerlemediklerini gören Rommel taarruza geçti. Giriştiği cesur yarma harekatı çok başarılı olmuştu. 11 Nisan’a gelindiğinde İngilizler Mısır sınırına geri atılmışlardı. İngilizler şimdi Kuzey Afrika’yı temizlemek için işe yeni baştan başlamak zorundaydılar.
                İtalya 1936 yılında Habeşistan’ı işgal etmişti. Doğu Afrika’da bulunan İtalyan kuvvetleri Temmuz 1940’ta Sudan’da bulunan İngiliz kuvvetlerine taarruz etti ve sınırlı bir başarı elde ettiler. İtalyanlar daha sonra İngiliz Somali’sini işgal ettiler. Kasım 1940’ta İngilizler inisiyatifi ele aldılar ve bir yıl sonra Kasım 1941’de tüm İtalyan kuvvetlerini mağlup ederek esir aldılar. Böylece Mussoloni’nin kısa ömürlü Afrika İmparatorluğu macerası sona erdi.
        (4)    Dördüncü Bölüm: Savaş Yayılıyor
                Almanya, İtalya ve Japonya 27 Eylül 1940’ta Üçlü Mihver Pakt’ı imzalamışlardı. 4-15 Eylül 1940’ta Romanya’da General Antonescu darbeyle yönetimi ele geçirmişti. Antonescu’nun Almanlardan yana tavır alması üzerine Alman orduları 7 Ekim 1940’ta Romanya’ya girdi. 20 Ekim’de Macaristan Üçlü Pakt’ı imzaladı. 28 Ekim 1940’ta İtalya Yunanistan’ı işgale başladı. 14 Kasım ve 22 Kasım’da Yunanlılar İtalyanları yendiler. 7 Mart 1941’de İngiliz ve Avustralyalı birlikler Yunanistan’a çıktılar.
                Hitler 1941 yılında Rusya’yı işgal etmek istiyordu. İşgal planının adı Barbarossa harekatıydı. Hitler Rusya’yı işgal etmeden önce Romanya, Macaristan ve Bulgaristan’ı yanına almıştı. Hitler İngilizler’in Selanik’e veya Trakya’nın güneyine çıkmalarından korktuğu için Rusya harekatı başlamadan önce Selanik ve Dedeağaç arasındaki güney Trakya’yı işgal etmeyi planlıyordu. İşgal kuvvetleri Bulgaristan üzerinden Yunanistan’a girecek ve kıyıya ulaşıldığında kıyının savunma sorumluluğu Bulgarlara verilecekti ancak Bulgarlar Yugoslavya’nın Alman kuvvetlerinin sağ yanını tehdit edeceğini düşünüyorlardı. Bunun üzerine Almanlar 19 Mart’ta Yugoslavya’ya bir ültimatom verdiler ve Yugoslavlar da 25 Mart’ta Üçlü Pakt’ı imzaladılar. Tam da Almanların Bulgaristan üzerinden Yunanistan’a karşı harekatı başlatacakları 27 Mart’ta Yugoslavya’da darbe oldu ve Almanya yanlısı hükümet devrildi. Bu durum Almanların tüm planlarını alt üst etti.
                Gelişen durum üzerine Almanlar 6 Nisan’da Yunanistan ve Yugoslavya’yı işgale başladılar. 17 Nisan’da Yugoslav ordusu, 22 Nisan’da da Yunan ordusu teslim oldu. 27 Nisan’da Atina düştü. 20 Mayıs’ta Girit’in işgaline başlandı ve son İngiliz birlikleri 31 Mayıs’ta Girit’i terk ettiler.
                Almanlar 22 Haziran sabahı Rus sınırını geçtiler. Artık üç büyük kol, Baltık Denizi’yle Karpatlar arasında ucu bucağı görünmeyen topraklara doludizgin koşuyordu. Sol kanatta Leeb komutasında Kuzey Ordu Gurubu, ortada Bock komutasında  Merkez Ordu Gurubu, sağda Rundstedt komutasında Güney Ordu Gurubu bulunmaktaydı. Taarruzun sıklet merkezinde Bock’un ordu gurubu yer almaktaydı. Cephenin çok geniş ve harekatın baskın tarzında olması sayesinde Bock’un orduları birçok noktadan yarma harekatını başarıyla uygulamıştı. Fakat Almanların ilerleyişi Ruslar’ın çok çetin direnişi karşısında duraklamaya başladı. Bu arada 23 Haziran’da Slovakya ve Macaristan, 26 Haziran’da da Finlandiya Rusya’ya savaş ilan ettiler. 28 Haziran’da Minsk ele geçirildi. 30 Haziran’da Almanlar Rus kuvvetlerini Bialystok’ta kuşattılar ve 300.000 esir ele geçirdiler ancak çemberi tam kapatamadıklarından bir o kadar Rus askeri kaçmayı başardı. Bundan sonra Almanlar ilerlemeye devam ettiler ancak aldıkları çok sayıdaki esire rağmen bir türlü Rus ordusunu imha edemiyorlardı  ve zaman aleyhlerine işliyordu. Kış mevsimi geldiğinde Alman taarruzları artık durmuştu ve Moskova ele geçirilememişti. 5 Aralık 1941 itibariyle Almanlar kuzeyde Leningrad, ortada Moskova ve güneyde Rostov hattına kadar ulaşmıştı.
                1941 yılı boyunca Afrika’da devam eden savaşlarda iki tarafın beklentilerini altüst eden muharebeler oldu, ama kati bir sonuca ulaşılamadı. Buradaki savaşlarda  kimi kez biri, kimi kez diğeri üstün geliyor avantaj bir İngilizlere bir Almanlara geçiyordu.
                1 Eylül 1939’da Almanlar Polonya’ya saldırdığında Japonlar o tarihe kadar Mançurya’yı ele geçirmiş ve Çin üzerinde nüfuz sahibi olmuştu. Ağustos 1940’ta Vichy hükümeti Japonya’ya Fransız Hindiçini’ne girmesi için izin verdi. Böylelikle Japonya Hollanda Doğu Hint adaları, Burma ve Malaya’daki İngilizler ve Avustralya için tehdit haline geldi. Japonya 27 Temmuz 1940’ta “Büyük Doğu Asya Refah Küresi” stratejisini ilan etti. Buna göre Japonya komşularındaki hammadde ve özellikle petrole sahip olmak için egemenlik alanlarını genişletmeye karar verdi.
                Japonlar, Pasifikte üstünlüğü ele geçirmek maksadıyla 7 Aralık 1941’de Pearl Harbour baskınını gerçekleştirdiler. Bunun üzerine ABD 8 Aralık’ta Japonya’ya, 11 Aralık’ta Almanya ve İtalya’ya savaş ilan etti. Japonlar hemen hemen Pearl Harbor’a gerçekleştirilen hava saldırısıyla eş zamanlı olarak hem Filipin’lere hem de Malay yarımadasına çıkarma harekatları başlatmıştı. 19 Aralık’ta Hong Kong, 30 Ocak 1942’de Malay yarımadası, 15 Şubat’ta Singapur, 8 Mart’ta Burma, 6 Mayıs’ta Filipinleri ve Mayıs 1942 itibariyle de başta Sumatra, Cava, Borneo, Celebes ve Timor olmak üzere diğer Hollanda Doğu Hint adaları Japonların eline geçmişti.
        (5)    Beşinci Bölüm: Dönüm Noktası
                Aralık 1941’de başlayan Rus karşı taarruzları Mart 1942’ye gelindiğinde bazı bölgelerde 225 km.ye varan ilerlemeler kaydetmişti. Ancak Almanlar Schlüsselburg, Novogrod, Rjev, Vyazma, Bryansk, Oryol, Kursk, Harkov ve Taganrog gibi noktaları ellerinde bulunduruyorlardı. 1942 baharında Almanların güç dengesi 1941 kışında duran taarruzları yeniden başlatmak için pek güven verici bir düzeyde değildi. Kara Kuvvetleri’nin emir komutasını bizzat üstlenen Hitler bütün cephe yerine kanatlardan bir taarruza karar verdi. Asıl taarruz Karadeniz’de bulunan güney cephesinden başlayacak, Don ve Donets havzaları arasından ilerleyecekti. Aşağı Don havzasına ulaşıp burayı aştıktan sonra, harekat güneye Kafkasya petrol bölgesine yönelirken diğer kol doğuya Volga üzerindeki Stalingrad’a yönelecekti. Kuzeyde ise Leningrad’ı ele geçirmeyi amaçlayan bir tali taarruz gerçekleştirilecekti. Bunun dışında kalan tüm Doğu cephesindeki Alman orduları savunmada kalacak ve sadece mevzilerini kuvvetlendirecekti.
                8 Mayıs 1942’de Almanlar yaz taarruzuna başladılar. 9 Mayıs’ta Ruslar Harkov’a saldırıya giriştiler fakat Almanlar 28 Mayıs’ta zafer elde ettiler. 4 Temmuzda Almanlar Don nehrine ulaştılar ve 31 Temmuz’da nehri 200 km.lik bir cephede geçtiler. 19 Ağustos’ta Alman 6’ncı ordusuna Stalingrad’ı ele geçirmesi emri verildi. 1 Eylül’de Stalingrad çevresinde çok şiddetli çarpışmalar başladı. 13 Eylül ve 14 Ekim’de gerçekleştirilen  taarruzlardan da bir sonuç alınamadı ve Stalingrad ele geçirilemedi. Bu arada güneyde Kafkas petrol bölgesini ele geçirmek için sürdürülen taarruz başlangıçta çok hızlı gelişti. Fakat bu hız daha sonraları yavaşladı. Yavaşlamanın temel nedeni petrol sıkıntısı, dağlık arazi ve inatçı Rus direnişiydi. Almanların Eylül ve Ekim aylarında yaptıkları taarruzlar da hiç bir başarı getirmedi. Almanların hala boşuna yarmaya çalıştıkları dağ engelleri mevcudiyetini koruyor ve cephe Ruslar açısından istikrarını koruyordu.
                Alman taarruzlarının kuzeyde Stalingrad’da güneyde Kafkas dağlarında durmasından sonra 19 Kasım 1942’de Rus karşı taarruzu başladı. 23 Kasım’da Almanların 6’ncı ordusu kuşatıldı. 3 Ocak 1943’te Almanlar Kafkasya’dan çekilmeye başladı. 31 Ocak’ta 6’ncı ordu Ruslara teslim oldu.
                1942 yılında Afrika’da cereyan eden muharebeler, 1941 yılındakilerden çok daha şiddetli ve geniş kapsamlıydı. 1942 yılının başında Rommel yeni bir taarruz başlattı. Bu taarruzla Rommel 400 kilometre ilerlemiş ve İngilizleri Mısır sınırına kadar sürmüştü. İngilizler ancak Gazala hattında savunmaya geçebildiler.  Mayıs ayının sonunda Rommel yeniden taarruza geçti ve yaklaşık 500 km. kat ederek 30 Haziran’da El Alameyn’e  ulaştı. Fakat bu ilerlemenin hızı ve gücü tükenme noktasına gelmişti. İngilizler 2 Temmuz’da Alman taarruzlarını El Alameyn’de durdurdular. 30 Ağustos’ta Almanlar son bir kez yeniden taarruza geçtiler fakat başarılı olamadılar. Artık Kuzey Afrika muharebelerinin dönüm noktası gelmişti. Ekim ayının sonunda başlayan İngiliz taarruzuna Almanlar ancak on üç gün dayanabildi. Almanlar herhangi bir noktada tertiplenip yeniden mevzi oluşturamayacak kadar güçsüz kalmışlardı. Taarruzun başlamasından sekiz hafta sonra El Alameyn’den 1500 km. batıya Trablusgarp’a sürülmüşlerdi. 8 Kasım da Meşale Harekatı başladı. Amerikan birlikleri Kuzeybatı Afrika’yı işgale başladılar. 2 Mart 1943’te Almanlar Tunus’tan çekilmeye başladı. 12 Mayıs 1943’te Afrika’daki tüm Mihver birlikleri teslim oldu. 1942 yılında El Alameyn’de başlayan geri çekilme 1943 yılının Mayıs ayında Tunus’ta sona ermiş ve bu aynı zamanda Afrika’daki Alman ve İtalyan birliklerinin de sonu olmuştu.
                Pearl Harbour baskınına uğrayan Amerikalılar, sarsılan morallerini düzeltmek için 18 Nisan 1942’de Japonya başkenti Tokyo’ya sınırlı da olsa bir hava taarruzu düzenlediler. Böyle bir saldırıyı beklemeyen Japonlar iki karar aldılar. Birincisi  Avustralya ile Amerika’nın irtibatını keseceklerdi. İkincisi Amerikalıların bundan sonraki muhtemel hava saldırılarını önlemek için Pasifik’in ortasında ve Amerikalıların elinde bulunan Midway adasına hakim olacaklardı. Ancak bu ikili girişim Japon kuvvetlerini ikiye ayıracaktı ve sıklet merkezi tesis etmelerini engelleyecekti.
                Japonlar ilk amaçlarını gerçekleştirmek için önce Doğu Solomon adalarından Gudalcanal adasındaki Tulagi’yi deniz üssü olarak kullanmak amacıyla 3 Mayıs’ta işgal ettiler. Bundan sonra Avustralya’nın bombardıman uçaklarının menziline girebilmesini sağlamak için Yeni Gine’nin güneyinde bulunan  Moresby limanını ele geçirmek için donanmaları harekete geçti. Ancak Amerikalıların Japonların gerçekleştireceği harekattan haberleri vardı ve donanmalarını bu bölgeye sevk etmişlerdi. Amerikan ve Japon donanmaları 4-8 Mayıs arasında muharebeye girdiler. Bu muharebelere Coral Deniz Muharebesi adı verildi. Bu muharebeyle deniz muharebelerinde artık yeni bir dönem, uçak gemilerinin dönemi  başlamıştı. Denize hakim olmanın yolu havaya hakim olmaktan geçiyordu. Muharebe sonucunda Japonlar amaçlarını gerçekleştirememişlerdi.
                İkinci amacı gerçekleştirmek için Japonlar Midway adasına amfibi harekat icra ederek 6 Haziran 1942’de çıkmaya karar verdiler. Japonların beklentisi çıkarma yapılırken bölgede hiçbir Amerikan gemsisinin olmayacağı, çıkarmaya müdahale etmek için gelecek donanmanın da tuzağa düşürüleceği şeklindeydi. Ne var ki Amerikalılar Japonların şifrelerini çözmüş ve yapacakları harekatı öğrenmişlerdi.
                4 Haziran 1942’de Amerikan ve Japon donanmaları arasında Midway Muharebesi başladı. Muharebe sonunda Japonlar diğer kayıplarının yanında en önemli dört uçak gemilerini ve çok iyi eğitilmiş mürettebatını kaybederek ağır bir yenilgi aldılar. Bunun üzerine Japonlar Yeni Gine ve Solomon adalarını ele geçirip burada inşa edecekleri hava alanları aracılığıyla hava hakimiyetini ele geçirmeye karar verdiler.
                Japonlar 1942 yılı başlarında Yeni Gine adasının yarısını ve Solomon adalarının büyük bir kısmını ele geçirmişlerdi. Yeni Gine’nin tamamını ele geçirmek için 21 Temmuz’da taarruza geçtiler fakat önemli bir başarı elde edemediler Aralık 1942’de Japonlar son sınırlarına ulaşmışlardı. 1943 yılı başından itibaren artık inisiyatif Müttefiklere geçmişti ve Japonlar geri çekilmeye başladılar.
        (6)    Altıncı Bölüm: Düşüş Başlıyor
                Mayıs 1943’te Kuzey Afrika cephesini zaferle kapatan Müttefikler artık dikkatlerini Sicilya’ya çevirmişlerdi. 10 Temmuz 1943’te Müttefikler Sicilya’ya çıkmaya başladılar. İtalyanlar fazla direniş göstermezken Alman birlikleri çok iyi savunma yapıyorlardı. Bu arada Sicilya’nın işgali devam ederken 25 Temmuz’da Mussoloni tutuklandı ve faşist hükümet dağıtıldı. Badoglio başa geçti ve ülkede sıkıyönetim ilan etti. 2 Ağustos’ta İtalyanlar barış teklifinde bulundular. Son Alman birlikleri 17 Ağustos’ta Sicilya’yı tahliye etti ve Sicilya işgali tamamlanmış oldu. 8 Eylül’de İtalyan hükümeti teslim olduğunu ve Almanların komutası altında olmayan İtalyan birliklerinin Müttefikler safında savaşa katıldığını bildirdi. Bu arada İtalya’da çok sayıda Alman kuvveti bulunuyordu. 9 Eylül’de Müttefikler İtalyan anakarasına çıkmaya başladılar. Böylece Müttefiklerin yavaş ve kanlı seyredecek olan İtalya tırmanışı başlamış oluyordu.
                Şubat 1943’e gelindiğinde Stalingrad’ı işgal edecek olan Alman 6’ncı ordusu teslim alınmış, Kafkasya’yı ele geçirecek olan Alman birlikleri ise kuşatılıp imha edilmekten kıl payı kurtulmuştu. Artık taarruz inisiyatifi Ruslara geçmişti. Ruslar 6 Şubat’ta Azak Deniz’ine ulaştılar, 8 Şubat’ta Kursk’u,  14 Şubat’ta Rostov’u, 16 Şubat’ta Harkov’u geri aldılar. Temmuz ayına gelindiğinde Rus taarruzları hız kesmişti. Almanlar 5 Temmuz’da Kursk’ta son taarruzlarına giriştiler. 12 Temmuz’da tarihin gördüğü en büyük tank muharebesi cereyan etti. Almanlar yaptıkları bu son taarruzdan bir başarı elde edemediler ve 15 Temmuz’da Ruslar yeniden taarruza geçtiler. Aralık 1943’e gelindiğinde Almanlar Dinyeper Nehrinin batısına atılmışlardı.
                1943 yılı başında Müttefikler Pasifik’te inisiyatifi ele almışlardı. 1943 yılı boyunca Japonlar Pasifikteki ve Hindiçindeki tüm mevzilerinden atılmaya başladılar. Fakat bu atılma öyle kolay olmuyordu. Müttefiklerin ilerlemesi ağır ve kanlı bir şekilde gerçekleşiyordu.  
        (7)    Yedinci Bölüm: Çöküş
                1944 yılına girildiğinde Mihver devletlerden İtalya teslim olmuş, İtalya anakarasına çıkarma yapılmış, Almanlar doğuda Rus taarruzları karşısında, Japonya ise Pasifik’te Amerikan taarruzları karşısında geri çekilmekteydi.
                Ruslar 8 Ocak itibariyle Polonya ve Ukrayna’da Batıya doğru ilerliyorlardı. 27 Ocak’ta 900 günlük Leningrad kuşatması sona erdi. Ruslar Nisan ayı içerisinde Odessa, Kerç, Simferepol ve Tarnopol’u ele geçirdiler ve Alman cephesini ikiye böldüler. 9 Haziran’da Fin cephesine Rus taarruzu başladı. 17 Temmuz’da Polonya’ya giren Rus orduları 31 Temmuz’da Varşova’ya 10 km. kadar yaklaştı. 8 Eylül’de Bulgaristan’a giren Ruslar, 26 Eylül’de Estonya’yı, 1 Ekim’de de Yugoslavya’yı işgal ettiler. 1944 yılının sonuna gelindiğinde Almanlar Girit, Yunanistan ve Arnavutluk’tan geri çekilmişlerdi.
                İtalya’da ise işler Müttefiklerin umduğu gibi gitmiyordu.    Alman birlikleri çok iyi direniyorlardı. Orta İtalyadaki Gustav hattına 24 Ocak’ta taarruza başlandı. Hat ancak 18 Mayıs’da yarılabildi. 5 Haziran’da Roma’ya girildi. 1944 yılının sonuna gelindiğinde kuzey İtalya daha henüz ele geçirilememişti.   
                1944 yılı boyunca Pasifik’teki kanlı savaş devam etti. Yılın sonuna gelindiğinde Amerikalılar ancak Yeni Gine’yi, Solomon, Caroline, Marshall ve Mariana adalarını ele geçirebilmişlerdi.    
                Müttefikler 6 Haziran 1944’te tarihin gördüğü en büyük amfibi çıkarma harekatını icra ederek Normandiya’ya çıktılar. 25 Ağustos’ta Paris, 4 Eylül’de Brüksel kurtarıldı. 16 Aralık’ta Almanlar son güçlerini kullanarak Ardenler bölgesinde bir karşı taarruz başlattılar. Başlarda hızlı gelişme gösteren taarruz sonrasında durduruldu. Almanlar batı cephesinde son güçlerini de kullanmışlardı. Artık sona yaklaşılmıştı.
        (8)    Sekizinci Bölüm: Son
                Ruslar 12 Ocak 1945’te taarruza yeniden başladılar ve 17 Ocak’ta Varşova’yı aldılar. Taarruzlarını başarılı bir şekilde devam ettiren Ruslar 16 Nisan’da Berlin kapılarına dayandı. 30 Nisan 1945’te Hitler intihar etti ve 2 Mayıs 1945’te Berlin Ruslar’ın eline geçti. 9 Mayıs’ta da Almanya teslim oldu. Batı cephesinde ise Müttefikler 16 Ocak’ta Ardenleri Almanlardan temizledi. 9 Şubat’ta Siegfried Hattı geçildi. 5 Mart’ta Köln ele geçirildi ve 7 Mart’ta Amerikan birlikleri Ren nehrini geçtiler. 27 Nisan’da Amerikalılarla Ruslar Elbe nehrinde buluştular.
                İtalya’da da artık sona yaklaşılmıştı. 1945 yılı başlarında kuzey İtalya’da başlatılan Müttefik taarruzları başarı göstermişti. 28 Nisan’da Mussoloni partizanlarca yakalanıp idam edildi. 2 Mayıs 1945’te de İtalya’daki Alman birliklerinin tamamı teslim oldu.
                Pasifik’teki ilerleme de devam ediyordu. Temmuz 1945’e gelindiğinde Japonların işgal etmiş olduğu yerlerin tamamı geri alınmıştı. Ancak Almanya’nın teslim olmasına rağmen Japonya hala teslim olmamıştı. 3 Ağustos’ta Japonya tamamen abluka altına alındı ve 6 Ağustos’ta Hiroşima’ya atom bombası atıldı. 8 Ağustos’da Rusya Japonya’ya savaş açtı. 9 Ağustos’da ikinci atom bombası Nagasaki’ye atıldı. 2 Eylül’de Japonya’nın teslim olmasıyla altı yıldır devam eden savaş son buldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder