Mağaradakiler, Cemil Meriç

Mağaradakiler, Cemil Meriç, İletişim Yayınları, 2007 İstanbul

Toplum ve aydın ilişkisi.

    Entellektüel insan kimdir sorusuna cevap arayarak başlangıç yapılan Mağaradakiler adlı kitabın birinci bölümünde, Cemil Meriç şairlere göre, yazarlara göre, sola göre, sağa göre entellektüel kavramının neler ifade ettiğini anlatmıştır. Yazar dünyada entellektüel kavramının tanımını yapan kendini kabul ettirmiş kişilerin tanımlarını açıklayıp onların üstüne tanımlar yapmış, katıldığı konuları veya yanlış olduğunu düşündüğü fikirleri de tek tek değerlendirmiştir. Birinci bölümün sonunda ise kendisinin entellektüel insan tanımını yapmıştır. Cemil Meriç’e göre entellektüel: zamanının irfanına sahip olan, ülkesinin dilini, edebiyatını, tarihini bilen, dünyadaki belli başlı düşünce akımlarına yabancı olmayan insandır. Entelektüelin soyağacı başlığı altında sofist, rahip, filozof ve intelijansiyanın tanımlarını yapmış ve onların tarihsel gelişimini ve bugünkü durumunu açıklamıştır.

Yazara göre entellektüeller toplumlarını çağdışı bulunca çevrelerine yeni teklifler sunar ve kurulu düzenin bir an önce değiştirilmesi gerektiğini çevrelerinde yayarlar. Entellektüel ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi inceleyen yazar kapitalizmin aydınlar için faydalı olduğu fikrini savunmaktadır. Çünkü kapitalizm ile matbaa yaygınlaşmış, gazete ve kitap fiyatları düşmüş, okuyucu kitlesi artmış dolayısıyla bilinçli, şuurlu bir kamuoyu oluşmuştur.
Kitabın başında entellektüel kelimesini inceleyen yazar daha sonraki bölümde intelijansiya kelimesini ve Rusya’daki aydın kitlesini inceler. Yazara göre intelijansiya Rusya’da belli bir dönemde yaşayan, ortak eğilimleri, ortak davranışları olan sosyal bir tabaka veya sınıftır. Avrupa’da entellektüeller sosyal bir tabaka değildir her tabakadan kopup gelen insanlardır ama Rusya’da intelijansiya zümresi eleştirel ve isyankar olduğu için terkedilmiş ve yalnız kalmıştır. Bu yüzden intelijansiya kendini ayrı bir sınıf olarak görmektedir. Cemil Meriç daha sonra popülizmin kurucusu Herzen’in hayatını anlatır ve onu hem milliyetçi hem de kozmopolit olan, dehasıyla çağımızın büyük Rus yazarları arasında benzeri olmayan bir kalem olarak tanıtır. Yazar 60 nesli diye tanıttığı dönemin kutup yıldızları dediği Dobroliubov, Pisarev ve Çerniçevski’yi anlatır. Dobroliubov’u sert, serkeş, hırçın bir zekâ; Çerniçevski’yi bir çilekeş, bilgin olmak için yaratılmış bir dahi; Pisarev’i ise Çerniçevski’den sonra intelijansiyanın lideri, bir şimşek pırıltısı ve şarkısını tamamlamadan göçüp gitmiş biri olarak tanıtır.


Mağaradakiler adını verdiği ikinci bölümde ise yazar, ıslahat, ihtilal, inkılâp ve bunların geldiği kökü revolution’u analiz etmiştir. İhtilali bir devletin idare ve siyasetinde ani ve şiddetli değişiklik kelimesinin anlamı olarak tanımlayan yazar, İngiltere için 1688 ihtilalini, İsveç için 1772 ihtilalini, Fransa için 1789 ihtilalini o ülkeler için en büyük ihtilal olarak değerlendirmektedir. Cumhuriyet döneminde ihtilal kelimesinin yerine inkılâp kelimesi kullanılmaya başlandığını ancak aynı manayı karşılamadığını, ihtilalin içerik ve anlam bakımından daha uygun olduğunu değerlendirmektedir. İhtilali bir şeyin esasından vazgeçerek yerine yenisinin konulması inkılâbı bir şeyin aslını muhafaza ederek başka bir kalıba girmesi şeklinde tanımlamaktadır. Yazar, Atatürk’ün inkılap tanımında, mevcut köhne müesseseleri zorla değiştirmek, Türk Milletinin son asırlarda geri bırakılmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseler koymuş olmak bulunduğunu belirtmektedir.
Anarşinin analiz edildiği bölümde yazar egemenlik hakkının sınırlanmadığı, görev ve yetkilerin kesin olarak belirlenmediği, zıt prensiplerin anayasaya meşru sayıldığı ülkelerde iktidar yoktur rekabet ve savaş vardır düşüncesini savunmaktadır. İktidar bütün olarak halkın temsilcilerine devredilince anarşi sona erecektir der. Yazara göre liberalizmin ana temelleri ile anarşizmin hareket noktası aynıdır, ancak aradaki farkın liberalizm jandarma devletten yana olduğu  anarşizmin ise devlete karşı olmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
Hürriyet kavramını inceleyen yazar filozofların şairlerin edebiyatçıların tanımlarına yer vermiş onların tanımlarındaki eksiklikleri aktarmıştır. Hürriyet çağdan çağa, ülkeden ülkeye, insandan insana değişen bir mefhumdur. Hürriyet en kısa tanımıyla kanunun izin verdiği her işi yapmaktır.
Şiirden düşünceye bölümünde yazar Avrupa ve Asya’yı karşılaştırmıştır. Yazara göre Avrupa’nın kültürü kıyasa, Asya’nın kültürü saza dayanmaktadır. Avrupa kültürün aracı akıl, Asya’da coşkudur. Aklın dili söz, coşkunun dili musikidir. Avrupa zekânın vatanı, Asya gönlün vatanıdır. Zekânın dili nesir gönlün dili ise şiirdir. Servet-i fünuna kadar nesir ikinci kemandır. Fikret’in olgun, ustaca yontulmuş mısralarına kıyasla Halit Ziya’nın nesri ne kadar zavallı olduğunu düşünmektedir. Nesir ancak II’nci Meşrutiyetten sonra nazmın esaretinden kurtulmaya başlamış Hamit ve Fikret’le şahlanmıştır.
Eleştirel yaklaşımın önemine değinen yazar her çağda tenkit sert tepkilere yol açmış kimi yakılmış kimi taş ocaklarına yollanmış ama susturulamamıştır demektedir. Tenkitçi korkmadan, önyargısız, art niyetsiz ve objektif olmazsa sevilmez ve edebi bir eser ortaya çıkaramaz. Tenkitin ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. Tenkitçinin görevi iyi kitabı kötü kitaptan ayırmaktır. Fransız akademisinin kısmen bu amaçla kurulduğunu belirtmektedir.
Kitabın sonlarına doğru yazar, 1978 yılında ilk baskısında yayınladığı ama 1980 yılındaki ikinci baskısında çıkardığı suçlu kim bölümünde dilin yozlaşması doğru mu değil mi; dili batıya uyarlamaya çalışanlar mı suçlu yoksa dilde ırkçılık yapanlar mı sorusunun cevabını aramaktadır. Dilde ırkçılık yapmak çılgınlıktır diyen yazar ön yargılı yaklaşıp sadece batı dillerinden kelime almanın ve Osmanlıcaya sırf İslam diye karşı çıkmanın da mantıksızlık olduğunu savunmaktadır.  Yazar kitabın son bölümünde hayatının kısa özetini yapıyor. Marksist, sosyalist ve Türkçülük kavramlarını tam anlayıp tanımlamadan sahiplendiğini, hayattan insanlardan uzaklaşıp kitaplarda kendini bulduğunu anlatıp kitabını noktalıyor.

1 yorum:

  1. Mutlaka okunması gereken 10 kitap listesi yapsam ikinci sıraya yazarım. birinci sıraya yine cemil meriçten bu ülke, üçüncü sıraya kültürden irfana... Cemil Meriç bu topraklarda yaşayan ve geçmişiyle köprü kurmak isteyen herkesin okuması gereken bir alim.

    YanıtlaSil