Türkiye’de yaşanan bunalımlar, şimdiye kadar ele alınmamış farklı bir tarzda açıklanmaktadır.
Karakterler Hakkında Kısa Bilgi:
İhtiyar: Gençleri sömüren, varolan tüm düzenleri kendi çıkarları doğrultusunda istismar eden, tüm insanları aşağılayan, kaos ortamı yaratmaya çalışan ve bu yolda insanları harcayan yaşlı bir adam.
Delikanlı: Saf ve temiz duyguları olan, zeki, bilgili ve düşünen, bunun yanı sıra insanları küçümseyen karakterde bir genç.
Güliz: İhtiyar’ın oyunlarına alet ettiği, güzel, bilgili ve duygularını saklamayı çok iyi becerebilen bir kız.
İhtiyar’ın hizmetkârları: İhtiyar’ın örgütüne kattığı ve içlerindeki savaşmak duygusundan yararlandığı, hırsları yeteneklerini aşan gençler, politikacılar, gazeteciler, öğretmenler, vs…
Olaylar, İhtiyar’ın ölümü dışında İstanbul ve çevresinde geçmektedir.
İhtiyar’ın tanıtılması ve politikaları:
Birinci Dünya Savaşı sıralarında yeni üniversite mezunu olan İhtiyar, bir şeyhin tek oğludur. O yaşa kadar iyi bir eğitim gören İhtiyar üniversite yıllarında kurallara aykırı davranışlardan kaçınmıştır. Daha o çağda bile birçok dil bilen, zeki ve çevresinde sevilen İhtiyar evliliğinden sonra, kendinin düzenlediği gizli işler çeviren biri olur. O, halkın değer verdiği her şeyi hiçe sayan, halktan tiksinen, insanları sevmeyen, kendinin üstünde büyük değer veya kişi tanımayan bir kaos yaratıcısı haline gelmiştir. Kendisini kimsenin övmesine müsaade etmez, üstüne üstlük bunu yaşama hakkına saldırı sayar. Bu gururu ile birçok dalın önde gelen isimlerini rahatlıkla küçümseyebilir. Kendinden üstün bir deha tanımaz. Yaşlılık yıllarına doğru, halktan ve kutsal değerlerden duyduğu tiksinti en üst dereceye ulaşmıştır. Vatanseverliğe lanet okur ve kendisini vatansever olarak niteleyenleri paylar. O’nu böyle hareket etmeye yönelten bir kompleksi, eksikliği yoktur. O’na göre kendisi bu işin yeni vârisidir. Çevresinde O’nun bu saldırı ve yıkım girişimlerine neden giriştiğini merak edenler ve hatta kendisine bunun sebebini soranlar olduysa da bir yanıt alamamışlar, hatta terslenmişlerdir.
İhtiyar, 1930'lu yıllardan beri büyük bir güç elde etmiş, her geçen gün daha da güçlenerek imparatorluğunun doruk noktasına ulaşmıştır.
O’nun en büyük kini devlete karşıdır. Devleti devlet yapan kurum ve kuruluşları hedef alır. Devlet denen yapının birkaç ucuz insandan oluştuğunu ileri sürer ve devleti kendi organlarıyla yıkmak için yıllarca çalışır. Bu faaliyetini, iş ve devlet hayatının, üniversite ve basının köşe başlarını ele geçirerek ve hep bilinmez kalarak başarır. Bu kurumlara kendi adamları sınıfına dâhil ettiği, istekleri “yeteneklerini, imkânlarını ve güçlerini aşmış, tutkularına kapılmış” kendi deyimiyle “sersemleri” yerleştirir. Bu kirli amaçlarını gerçekleştirmek için kullandığı en büyük koz ise gençliktir.
Üniversiteye yeni gelmiş öğrenciler arasından, ağzı laf yapan, onların arasından da kafa yapıları demagojiye yatkın olanları tespit eder, bu kişileri gençlik onurları ve kendilerine vaat edilen umutları kullanarak “sersemler” yani yükselme ve kazanma tutkuları yeteneklerini kat kat aşan gençler sınıfına dâhil eder.
Diğer taraftan basın yoluyla hükümetin başarılı veya başarılı olacağı belirli, tutum ve davranışlarını hırpalar. Aynı ustalıkla da büyük zararlara, kötü çıkarlara yol açabilecek girişimleri yine basın yoluyla pohpohlayıp destekler. Hükümet içindeki, halka ters düşen insanları tam tersine övüp göklere çıkarır ve bu sayede halkta, hükümete karşı güvensizlik oluşturur.
Bütün bu olaylar karşısında ses çıkarmayan, fakat destek de olmayan üniversitelere de el atar ve “Ben ölsem de etkileri en az iki yıl önlenemez” dediği reform hareketini başlatır. Üniversitelerdeki çoğu, dünyanın bütün üniversitelerinde var olan ya da var olabilecek aksaklıkları sergiler, daha sonra birbirine hiç benzemeyen veya az benzeyen batı üniversitelerini, her birinde pekâlâ bulunabilecek aksaklıklarını atarak en iyi yönleriyle bir bütün yapıp model olarak sunar. Gerekli yasa çıkarılınca bizim üniversitelerimiz de şıp diye öyle olacak zannını çok güzel bir şekilde uyandırır. Ortada bir laboratuar yokken, hiçbir bilimsel buluş yapamadıkları için suçlanan, üniversite imkânları içinde ne kadar olabilirse o kadar bilgili, dürüst yani “bilim kavramına ulaşmış” öğretim görevlileri reform gereği sepetlenir. Bu kişilerin yerlerine de liselerden, ortaokullardan hatta ilkokullardan “devrimlere lâyık, cumhuriyetin ilkelerini gönüllere sindirmiş genç kabiliyetleri” getirir. Bu seçimlerde ölçü, “hırsları yeteneklerini aşmışlık” olur. Böylece kürsülerin çürüyüşü gittikçe artan bir hızla önlenemez duruma gelir.
Güliz Dönemi:
Bütün bu yaşantısı devam ederken İhtiyar, yaşadığı köşkünü ancak bir takım gizli örgütlerde görülebilecek biçimde bir savunma ve haber alma merkezi haline dönüştürür. İhtiyar bu köşkten İstanbul ve başkent ile çeşitli devlet adamlarından daha kolay görüşmektedir. Güliz ile bir gemi yolculuğunda tanışır. Yaşına ağır gelen bir yüz ifadesi ve gözlerindeki kederli bakış dikkatini çeker.
Kızın gerçek adı Sıdıka’dır. Alkol ve erkek delisi annesi ile gecekonduda yaşayan kız, annesinin şiddetlerine tepki göstermesinin ardından, annesi tarafından yoksul bölgelerden çocuk toplayıp, onları kabiliyetlerine ve yeteneklerine göre dilendiren bir şebekeye kiralanır. Bu şebekenin İhtiyar’a bağlanması ile kızı yakın takibe alır ve özelliklerini işlenebilir bulduğu için işe koyulur. Kısa bir zamanda ağzından küfrü eksik olmayan ve kavga çıkarmak için fırsat kollayan Güliz, oturup kalkmasını, çatal bıçak tutmasını, bardak kullanmasını bilen bir kız haline gelir. Özel bir koleje verilir. Yaşı onsekiz olmadan bütün güzel sanatların ve politik öğretilerin kavramlarını, klişelerini öğrenir.
Delikanlı’nın tanıtılması ve İhtiyar ile Delikanlı’nın ilk temasları:
Delikanlı’nın adı Raşit’tir. Ailesinin en büyük oğludur. Babası Anadolulu bir memurdur. Liseyi bir ilde bitirmiş ve daha sonra hem çalışıp, hem de okumak ümidiyle İstanbul’a, üniversiteye girmiştir.
Üniversite yıllarında birçok işte çalışan Raşit; bilgili, çalışkan ve öğrenmeye hevesli bir gençtir. Hayatta büyük değer verdiği dehalar vardır, örneğin: Atatürk. İçinde hep bir madalya alma, karşı tarafla savaşma duygusu hâkimdir. O hep savaşanların arasında elinde bayrak, savunduğu fikrin uğrunda her şeyi yapmayı düşleyen biri olmuştur. İhtiyar’a göre ise bu çok ucuz bir düşüncedir. O’na göre ufak insanlar alanlarda dövüştürülür, büyük dehalar ise bu dövüşün oynatıcılarıdır. Delikanlı’nın herkesi hor gören bir kişiliği vardır. Kimseye benzemek ve bir tutulmak istemez.
Delikanlı İhtiyar’la ilk kez bir amfi de, derste karşılaşır. Delikanlı öğrenci, İhtiyar ise profesördür. İhtiyar’ın daha ilk konuşmalarında Delikanlı bu adamda bir gariplik olduğunu anlamış ve bu yaşlı adamdan tedirgin olmuştur. Delikanlı’nın tepkisine yol açan bu ilk derste, İhtiyar sınıfı hedef alan ve alaycı bir söz söyler, bunun üzerine Delikanlı söz alarak karşılık verince İhtiyar Delikanlı’yı ve ondaki sırrı ilk kez görür.
Bu günden sonra İhtiyar Delikanlı’nın izini üniversitedeki genç hizmetkârları aracılığıyla güder ve onun hakkında bilgi edinmeye başlar. Araştırmayı felsefe öğretmeni yapar ve öğretmeninin hükmü ile Delikanlı tam “inanılmaz ve güvenilmez bir kişiliktir.” Fakat bu İhtiyar’ın işine gelir.
Delikanlı’ya oynanan oyunlar ve Teşkilâta çekilişi:
Delikanlı’nın fakültede okurken fakir bir yaşantısı vardır. Kaldığı pansiyonun kirasını veremez ve öğrenci kahvelerinde yatıp kalkar. Durumunun çok kötüye gittiği bir zamanda teyzesinin oğlu piyade üsteğmen imdadına yetişir ve kendisini yanına, Kayseri- Pınarbaşı’na götürür. Üç ay sonra da askerliğini yapmak için İskenderun’a gider.
Üç yıl sonra cebinde tezkeresi ile İstanbul’a döndüğünde örgütteki dosyası kapanmıştır. Fakat öğretmenlik yaptığı okulda yaşadığı bir olay, İhtiyar’ın adamları vasıtası ile duyurulur ve tekrar yakın takibe alınır. İhtiyar, türlü oyunlarla Delikanlı’yı kendisine hayran bırakır. Delikanlı’nın etrafında, yani İhtiyar tarafından oluşturulan çevresinde, ilgiler hep Delikanlı’nın üzerindedir. Benimsenmek, sevilmek, varlığının kabul edilmesi Delikanlı’nın hoşuna gider.
Delikanlı önceleri oldukça fakir olan yaşantısının yavaş yavaş değiştiğini, yeni işlere girerek iyi para kazanmaya başladığını fark eder. Girdiği işler ise, İhtiyar’ın O’nu kendi örgütüne daha da yakınlaştırmak için oynadığı oyunlardır. İhtiyar Delikanlı’ya ikramiyeler verdirmekte, O’nun hayatını değiştirmekte ve güzelleştirmektedir. Delikanlı ise kendisine oynanan bu oyunların henüz farkında değildir. O işini ve parasını kendinin kazandığını düşünmektedir. Henüz İhtiyar’ın politikasını ve kirli işlerini öğrenmemiştir. Artık sık sık İhtiyar’ın mekânı olan lokantada İhtiyar ve dostları ile yemekler yer, sohbetler eder.
İhtiyar her konuşmasında Delikanlı’yı daha da etkilemektedir. Fakat bu konuşmalarında İhtiyar hep kaçak dövüşür. Hiçbir konuda yargılarını veya yorumlarını açıklamaz. Delikanlı bu durumu anladıktan sonra çok fazla görüşmelere gitmez. Bir karşılaşmasında İhtiyar’la zıtlaşmasından sonra elindeki işi alınır ve oyunun bir parçası olarak tekrar eski işine, yani fakirlik dönemine geri döner.
İhtiyar’ın Delikanlı’ya oynadığı en büyük oyun, artık örgütünün bir mensubu olan Güliz ile Delikanlı’nın arasını yapmak ve bu sayede Delikanlı’nın ondan hoşlanarak kendisinden ve örgütünden kopamaz hâle gelmesini sağlamaktır. İhtiyar Güliz’i kullanarak Delikanlı‘nın iradesini, dayanma gücünü, duygularına hâkim olup olamadığını öğrenmek istemektedir. Delikanlı’ya en kaliteli sigaraları hediye edip daha sonra kendisinden sigarayı bırakmasını istemesinin altında da hep bu sebepler yatmaktadır. Ancak İhtiyar’ın hesap edemediği O’nun yüzünden kadınlık duyguları arka plâna atılmış olan Güliz’in de Delikanlı’ya âşık olmasıdır. Güliz şunun farkındadır ki mutlu olabilmeleri, İhtiyar’ın karşısına geçerek değil, ancak ve ancak onun yanında mücadele ederek mümkün olacaktır.
Delikanlı’nın uyanışı ve İhtiyar’ın gizli yüzü:
Delikanlı zamanla girdiği işlerin, elde ettiği paranın, İhtiyar’ın oyunları olduğunu anlamıştır. Artık İhtiyar’ın kirli politikalarının bilincindedir. Örneğin servetinin oluşmasında uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığının da katkısı olduğunu öğrenmiştir. Kendisine oynadığı Güliz oyununu ise hazmedememektedir. Güliz onun İhtiyar’dan kopmasını engellemektedir, çünkü eğer İhtiyar’dan uzaklaşırsa, İhtiyar ona Güliz'i bir daha göstermeyecektir.
Güliz ise yavaş yavaş İhtiyar’dan soğumaya başlar. Delikanlı’yla birlikte, o da İhtiyar’ın kirli yüzünü daha iyi görmüş ve Delikanlı’ya olan büyük aşkı onu bu örgütten uzaklaşmaya itmiştir. Ancak böyle bir uzaklaşmanın ikisi için de ölüm olacağını bilmektedir. Bu nedenle İhtiyar’ın kendisine verdiği rolü oynuyormuş gibi yapmaya karar verir ve Delikanlı’ya düşüncelerini anlatır.
Delikanlı bir süre Güliz’in gerçekten kendini sevip sevmediği konusunda şüpheye düşecek, bu aşkın da İhtiyar’ın bir oyunu olduğunu düşünecektir. İhtiyar ise iyiden iyiye Delikanlı’yı en önem verdiği insanlar listesine almıştır. Hatta O’nu imparatorluğunun varisi olarak görmektedir. Akla gelmez ufak ve türlü oyunlarla Delikanlı’yı her gün kendisine yakınlaştıran oyunlarına devam eden İhtiyar, oynadığı Güliz oyununun başarılı olduğunu ve Delikanlı’nın da Güliz’e karşı duygular beslediğini fark etmiştir. Artık Delikanlı İhtiyar’dan tiksinse de, Güliz nedeniyle bu örgütten kopamayacaktır. Güliz ise bir yolunu bulup İhtiyar’dan ve örgütünden kaçarak sadece Delikanlı ile olmayı düşlemektedir. İhtiyar’a Delikanlı’yı gerçekten sevdiğini belli etmemeye çalışmaktadır. İhtiyar ise yavaş yavaş Güliz’in Delikanlı’yı gerçekten sevip sevmediği konusunda şüphelenmeye başlar ve Güliz’in bunu belli edebilecek bir hareketini arar. Güliz ise hiçbir açık vermez.
İhtiyar ideolojilerini bir bir Delikanlı’ya dayatmaktadır, hatta Delikanlı’nın önem verdiği dehalara hakaretler ederek, O’nu kendi büyüklüğüne inandırmaya çalışmaktadır. Örneğin Atatürk’ün eşşsiz dehasının en verimli dönemini bir dil uğruna harcamakla geçirdiğini savunmakta ve dil, bayrak, tarih gibi konulara önem vermeyi, asıl amaçları ile başedemeyeceklerini anlayanların kaçış noktası olarak görmektedir. Delikanlı zaman zaman İhtiyar’ın politikasına ters düşen düşüncelerini açıklamakta ve bu İhtiyar’da büyük öfke uyandırmaktadır. Bu arada İhtiyar, politika çevresi ve gençleri kullanarak kirli oyunlarını birer birer sergilemektedir. Delikanlı artık O’ndan tiksinti duymaktadır.
Delikanlı’nın isyanı ve İhtiyar’ın çöküşü:
Artık Delikanlı İhtiyar’ın bu çirkin politikasında kendisine sunduğu vârisliği reddetmektedir. O İhtiyar’dan sadece bir tek şey ister: Bir eylemde yer almak veya bir görevi yerine getirmek, kısacası İhtiyar’ın kullandığı binlerce maşadan biri olmak. Bunun nedeni yıllardır içinde büyüyen savaşmak duygusu ve madalya almak övülmek isteğidir. O her zaman bu insanlara hayran olmuş, yaptıkları cesurlukları örnek almıştır. İhtiyar ise O’nun bu isteği karşısında O’na çok kızar, vâris olarak yanlış birini seçtiğini düşünmektedir, bir yandan da ona bu görevi vermeye razı olur.
Delikanlı ise karmaşık duygular içindedir. Güliz ile süren aşkları bir çıkmaza girmiştir ve O artık Güliz uğruna daha fazla İhtiyar’ın politikalarını çekemez hale gelmiştir. Bir yandan da İhtiyar’ın yıllar boyunca harcadığı gençleri, politikacıları, yazarları, felsefecileri görmektedir.
İhtiyar O’na bir elçilik bombalama işi verir, Güliz ise Delikanlı’yı bu görevden vazgeçirmeye çalışmaktadır. Delikanlı O’nu dinlemez, fakat tam elçiliği bombalayacakken, İhtiyar’dan öcünü almaya karar verir. Elçilik yerine İhtiyar’ın eğlence mekânı olan gazinoyu bombalar. Buna son derece öfkelenen İhtiyar, bir süreliğine İstanbul’daki konağından uzaklaşarak İzmit tarafındaki bahçe evine yerleşir ve burada Delikanlı’yı bekler. O’nun buraya geleceğinden ve kendisini öldürmek isteyeceğinden emindir. O geldiğinde ise, kendisi hazır olacaktır.
Delikanlı her geçen saniye İhtiyar’ı ve yaptıklarını düşünmektedir. Amfilerden sökülen gençler ve kaybolan kocaman bir nesil. İhtiyar büyük bir kitleyi kirli oyunlarında harcamıştır. Bu sırada Güliz Delikanlı’yla buluşarak İhtiyar’ı öldürme görevini kendisinin üstlenmesi gerektiğini, çünkü Delikanlı’nın İhtiyar’ın olduğu yere gider gitmez öldürüleceğini söyler. Delikanlı zor da olsa buna razı olur ve Güliz yola koyulur. Kendi gençliğini ve kadınlığını çalan, O’nu hep oyunlarını gerçekleştirmek için bir oyuncak gibi kullanan bu adama öfkesi, Delikanlı’ya olan aşkına yaptıklarıyla daha da sertleşmiştir.
Kız yola koyulur, İhtiyar’ı zehirleyecektir. İhtiyar’ın evine yaklaştığında Delikanlı’ya telefon eder ve bu sırada ağzından İhtiyar’ın evinin yerini kaçırır. Delikanlı kendisine hâkim olamayarak yola koyulur. Güliz ise amacına ulaşmıştır, İhtiyar kızın verdiği zehirli ıhlamuru içmiştir. Bu sırada Delikanlı eve gelir ve korumalar tarafından yakalanır. Korumaları alt eden Delikanlı İhtiyar’ın odasına doğru yola koyulur. İhtiyar zehrin etkisiyle beraber kızın ihanetini anlar ve O’nu tam kalbinden vurur. Bu esnada içeriye giren Delikanlı kızın cesedi ve can çekişen İhtiyar’la karşılaşır. İhtiyar son bir hamleyle Delikanlı’yı bacağından vurur ve ölür.
İhtiyar: Gençleri sömüren, varolan tüm düzenleri kendi çıkarları doğrultusunda istismar eden, tüm insanları aşağılayan, kaos ortamı yaratmaya çalışan ve bu yolda insanları harcayan yaşlı bir adam.
Delikanlı: Saf ve temiz duyguları olan, zeki, bilgili ve düşünen, bunun yanı sıra insanları küçümseyen karakterde bir genç.
Güliz: İhtiyar’ın oyunlarına alet ettiği, güzel, bilgili ve duygularını saklamayı çok iyi becerebilen bir kız.
İhtiyar’ın hizmetkârları: İhtiyar’ın örgütüne kattığı ve içlerindeki savaşmak duygusundan yararlandığı, hırsları yeteneklerini aşan gençler, politikacılar, gazeteciler, öğretmenler, vs…
Olaylar, İhtiyar’ın ölümü dışında İstanbul ve çevresinde geçmektedir.
İhtiyar’ın tanıtılması ve politikaları:
Birinci Dünya Savaşı sıralarında yeni üniversite mezunu olan İhtiyar, bir şeyhin tek oğludur. O yaşa kadar iyi bir eğitim gören İhtiyar üniversite yıllarında kurallara aykırı davranışlardan kaçınmıştır. Daha o çağda bile birçok dil bilen, zeki ve çevresinde sevilen İhtiyar evliliğinden sonra, kendinin düzenlediği gizli işler çeviren biri olur. O, halkın değer verdiği her şeyi hiçe sayan, halktan tiksinen, insanları sevmeyen, kendinin üstünde büyük değer veya kişi tanımayan bir kaos yaratıcısı haline gelmiştir. Kendisini kimsenin övmesine müsaade etmez, üstüne üstlük bunu yaşama hakkına saldırı sayar. Bu gururu ile birçok dalın önde gelen isimlerini rahatlıkla küçümseyebilir. Kendinden üstün bir deha tanımaz. Yaşlılık yıllarına doğru, halktan ve kutsal değerlerden duyduğu tiksinti en üst dereceye ulaşmıştır. Vatanseverliğe lanet okur ve kendisini vatansever olarak niteleyenleri paylar. O’nu böyle hareket etmeye yönelten bir kompleksi, eksikliği yoktur. O’na göre kendisi bu işin yeni vârisidir. Çevresinde O’nun bu saldırı ve yıkım girişimlerine neden giriştiğini merak edenler ve hatta kendisine bunun sebebini soranlar olduysa da bir yanıt alamamışlar, hatta terslenmişlerdir.
İhtiyar, 1930'lu yıllardan beri büyük bir güç elde etmiş, her geçen gün daha da güçlenerek imparatorluğunun doruk noktasına ulaşmıştır.
O’nun en büyük kini devlete karşıdır. Devleti devlet yapan kurum ve kuruluşları hedef alır. Devlet denen yapının birkaç ucuz insandan oluştuğunu ileri sürer ve devleti kendi organlarıyla yıkmak için yıllarca çalışır. Bu faaliyetini, iş ve devlet hayatının, üniversite ve basının köşe başlarını ele geçirerek ve hep bilinmez kalarak başarır. Bu kurumlara kendi adamları sınıfına dâhil ettiği, istekleri “yeteneklerini, imkânlarını ve güçlerini aşmış, tutkularına kapılmış” kendi deyimiyle “sersemleri” yerleştirir. Bu kirli amaçlarını gerçekleştirmek için kullandığı en büyük koz ise gençliktir.
Üniversiteye yeni gelmiş öğrenciler arasından, ağzı laf yapan, onların arasından da kafa yapıları demagojiye yatkın olanları tespit eder, bu kişileri gençlik onurları ve kendilerine vaat edilen umutları kullanarak “sersemler” yani yükselme ve kazanma tutkuları yeteneklerini kat kat aşan gençler sınıfına dâhil eder.
Diğer taraftan basın yoluyla hükümetin başarılı veya başarılı olacağı belirli, tutum ve davranışlarını hırpalar. Aynı ustalıkla da büyük zararlara, kötü çıkarlara yol açabilecek girişimleri yine basın yoluyla pohpohlayıp destekler. Hükümet içindeki, halka ters düşen insanları tam tersine övüp göklere çıkarır ve bu sayede halkta, hükümete karşı güvensizlik oluşturur.
Bütün bu olaylar karşısında ses çıkarmayan, fakat destek de olmayan üniversitelere de el atar ve “Ben ölsem de etkileri en az iki yıl önlenemez” dediği reform hareketini başlatır. Üniversitelerdeki çoğu, dünyanın bütün üniversitelerinde var olan ya da var olabilecek aksaklıkları sergiler, daha sonra birbirine hiç benzemeyen veya az benzeyen batı üniversitelerini, her birinde pekâlâ bulunabilecek aksaklıklarını atarak en iyi yönleriyle bir bütün yapıp model olarak sunar. Gerekli yasa çıkarılınca bizim üniversitelerimiz de şıp diye öyle olacak zannını çok güzel bir şekilde uyandırır. Ortada bir laboratuar yokken, hiçbir bilimsel buluş yapamadıkları için suçlanan, üniversite imkânları içinde ne kadar olabilirse o kadar bilgili, dürüst yani “bilim kavramına ulaşmış” öğretim görevlileri reform gereği sepetlenir. Bu kişilerin yerlerine de liselerden, ortaokullardan hatta ilkokullardan “devrimlere lâyık, cumhuriyetin ilkelerini gönüllere sindirmiş genç kabiliyetleri” getirir. Bu seçimlerde ölçü, “hırsları yeteneklerini aşmışlık” olur. Böylece kürsülerin çürüyüşü gittikçe artan bir hızla önlenemez duruma gelir.
Güliz Dönemi:
Bütün bu yaşantısı devam ederken İhtiyar, yaşadığı köşkünü ancak bir takım gizli örgütlerde görülebilecek biçimde bir savunma ve haber alma merkezi haline dönüştürür. İhtiyar bu köşkten İstanbul ve başkent ile çeşitli devlet adamlarından daha kolay görüşmektedir. Güliz ile bir gemi yolculuğunda tanışır. Yaşına ağır gelen bir yüz ifadesi ve gözlerindeki kederli bakış dikkatini çeker.
Kızın gerçek adı Sıdıka’dır. Alkol ve erkek delisi annesi ile gecekonduda yaşayan kız, annesinin şiddetlerine tepki göstermesinin ardından, annesi tarafından yoksul bölgelerden çocuk toplayıp, onları kabiliyetlerine ve yeteneklerine göre dilendiren bir şebekeye kiralanır. Bu şebekenin İhtiyar’a bağlanması ile kızı yakın takibe alır ve özelliklerini işlenebilir bulduğu için işe koyulur. Kısa bir zamanda ağzından küfrü eksik olmayan ve kavga çıkarmak için fırsat kollayan Güliz, oturup kalkmasını, çatal bıçak tutmasını, bardak kullanmasını bilen bir kız haline gelir. Özel bir koleje verilir. Yaşı onsekiz olmadan bütün güzel sanatların ve politik öğretilerin kavramlarını, klişelerini öğrenir.
Delikanlı’nın tanıtılması ve İhtiyar ile Delikanlı’nın ilk temasları:
Delikanlı’nın adı Raşit’tir. Ailesinin en büyük oğludur. Babası Anadolulu bir memurdur. Liseyi bir ilde bitirmiş ve daha sonra hem çalışıp, hem de okumak ümidiyle İstanbul’a, üniversiteye girmiştir.
Üniversite yıllarında birçok işte çalışan Raşit; bilgili, çalışkan ve öğrenmeye hevesli bir gençtir. Hayatta büyük değer verdiği dehalar vardır, örneğin: Atatürk. İçinde hep bir madalya alma, karşı tarafla savaşma duygusu hâkimdir. O hep savaşanların arasında elinde bayrak, savunduğu fikrin uğrunda her şeyi yapmayı düşleyen biri olmuştur. İhtiyar’a göre ise bu çok ucuz bir düşüncedir. O’na göre ufak insanlar alanlarda dövüştürülür, büyük dehalar ise bu dövüşün oynatıcılarıdır. Delikanlı’nın herkesi hor gören bir kişiliği vardır. Kimseye benzemek ve bir tutulmak istemez.
Delikanlı İhtiyar’la ilk kez bir amfi de, derste karşılaşır. Delikanlı öğrenci, İhtiyar ise profesördür. İhtiyar’ın daha ilk konuşmalarında Delikanlı bu adamda bir gariplik olduğunu anlamış ve bu yaşlı adamdan tedirgin olmuştur. Delikanlı’nın tepkisine yol açan bu ilk derste, İhtiyar sınıfı hedef alan ve alaycı bir söz söyler, bunun üzerine Delikanlı söz alarak karşılık verince İhtiyar Delikanlı’yı ve ondaki sırrı ilk kez görür.
Bu günden sonra İhtiyar Delikanlı’nın izini üniversitedeki genç hizmetkârları aracılığıyla güder ve onun hakkında bilgi edinmeye başlar. Araştırmayı felsefe öğretmeni yapar ve öğretmeninin hükmü ile Delikanlı tam “inanılmaz ve güvenilmez bir kişiliktir.” Fakat bu İhtiyar’ın işine gelir.
Delikanlı’ya oynanan oyunlar ve Teşkilâta çekilişi:
Delikanlı’nın fakültede okurken fakir bir yaşantısı vardır. Kaldığı pansiyonun kirasını veremez ve öğrenci kahvelerinde yatıp kalkar. Durumunun çok kötüye gittiği bir zamanda teyzesinin oğlu piyade üsteğmen imdadına yetişir ve kendisini yanına, Kayseri- Pınarbaşı’na götürür. Üç ay sonra da askerliğini yapmak için İskenderun’a gider.
Üç yıl sonra cebinde tezkeresi ile İstanbul’a döndüğünde örgütteki dosyası kapanmıştır. Fakat öğretmenlik yaptığı okulda yaşadığı bir olay, İhtiyar’ın adamları vasıtası ile duyurulur ve tekrar yakın takibe alınır. İhtiyar, türlü oyunlarla Delikanlı’yı kendisine hayran bırakır. Delikanlı’nın etrafında, yani İhtiyar tarafından oluşturulan çevresinde, ilgiler hep Delikanlı’nın üzerindedir. Benimsenmek, sevilmek, varlığının kabul edilmesi Delikanlı’nın hoşuna gider.
Delikanlı önceleri oldukça fakir olan yaşantısının yavaş yavaş değiştiğini, yeni işlere girerek iyi para kazanmaya başladığını fark eder. Girdiği işler ise, İhtiyar’ın O’nu kendi örgütüne daha da yakınlaştırmak için oynadığı oyunlardır. İhtiyar Delikanlı’ya ikramiyeler verdirmekte, O’nun hayatını değiştirmekte ve güzelleştirmektedir. Delikanlı ise kendisine oynanan bu oyunların henüz farkında değildir. O işini ve parasını kendinin kazandığını düşünmektedir. Henüz İhtiyar’ın politikasını ve kirli işlerini öğrenmemiştir. Artık sık sık İhtiyar’ın mekânı olan lokantada İhtiyar ve dostları ile yemekler yer, sohbetler eder.
İhtiyar her konuşmasında Delikanlı’yı daha da etkilemektedir. Fakat bu konuşmalarında İhtiyar hep kaçak dövüşür. Hiçbir konuda yargılarını veya yorumlarını açıklamaz. Delikanlı bu durumu anladıktan sonra çok fazla görüşmelere gitmez. Bir karşılaşmasında İhtiyar’la zıtlaşmasından sonra elindeki işi alınır ve oyunun bir parçası olarak tekrar eski işine, yani fakirlik dönemine geri döner.
İhtiyar’ın Delikanlı’ya oynadığı en büyük oyun, artık örgütünün bir mensubu olan Güliz ile Delikanlı’nın arasını yapmak ve bu sayede Delikanlı’nın ondan hoşlanarak kendisinden ve örgütünden kopamaz hâle gelmesini sağlamaktır. İhtiyar Güliz’i kullanarak Delikanlı‘nın iradesini, dayanma gücünü, duygularına hâkim olup olamadığını öğrenmek istemektedir. Delikanlı’ya en kaliteli sigaraları hediye edip daha sonra kendisinden sigarayı bırakmasını istemesinin altında da hep bu sebepler yatmaktadır. Ancak İhtiyar’ın hesap edemediği O’nun yüzünden kadınlık duyguları arka plâna atılmış olan Güliz’in de Delikanlı’ya âşık olmasıdır. Güliz şunun farkındadır ki mutlu olabilmeleri, İhtiyar’ın karşısına geçerek değil, ancak ve ancak onun yanında mücadele ederek mümkün olacaktır.
Delikanlı’nın uyanışı ve İhtiyar’ın gizli yüzü:
Delikanlı zamanla girdiği işlerin, elde ettiği paranın, İhtiyar’ın oyunları olduğunu anlamıştır. Artık İhtiyar’ın kirli politikalarının bilincindedir. Örneğin servetinin oluşmasında uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığının da katkısı olduğunu öğrenmiştir. Kendisine oynadığı Güliz oyununu ise hazmedememektedir. Güliz onun İhtiyar’dan kopmasını engellemektedir, çünkü eğer İhtiyar’dan uzaklaşırsa, İhtiyar ona Güliz'i bir daha göstermeyecektir.
Güliz ise yavaş yavaş İhtiyar’dan soğumaya başlar. Delikanlı’yla birlikte, o da İhtiyar’ın kirli yüzünü daha iyi görmüş ve Delikanlı’ya olan büyük aşkı onu bu örgütten uzaklaşmaya itmiştir. Ancak böyle bir uzaklaşmanın ikisi için de ölüm olacağını bilmektedir. Bu nedenle İhtiyar’ın kendisine verdiği rolü oynuyormuş gibi yapmaya karar verir ve Delikanlı’ya düşüncelerini anlatır.
Delikanlı bir süre Güliz’in gerçekten kendini sevip sevmediği konusunda şüpheye düşecek, bu aşkın da İhtiyar’ın bir oyunu olduğunu düşünecektir. İhtiyar ise iyiden iyiye Delikanlı’yı en önem verdiği insanlar listesine almıştır. Hatta O’nu imparatorluğunun varisi olarak görmektedir. Akla gelmez ufak ve türlü oyunlarla Delikanlı’yı her gün kendisine yakınlaştıran oyunlarına devam eden İhtiyar, oynadığı Güliz oyununun başarılı olduğunu ve Delikanlı’nın da Güliz’e karşı duygular beslediğini fark etmiştir. Artık Delikanlı İhtiyar’dan tiksinse de, Güliz nedeniyle bu örgütten kopamayacaktır. Güliz ise bir yolunu bulup İhtiyar’dan ve örgütünden kaçarak sadece Delikanlı ile olmayı düşlemektedir. İhtiyar’a Delikanlı’yı gerçekten sevdiğini belli etmemeye çalışmaktadır. İhtiyar ise yavaş yavaş Güliz’in Delikanlı’yı gerçekten sevip sevmediği konusunda şüphelenmeye başlar ve Güliz’in bunu belli edebilecek bir hareketini arar. Güliz ise hiçbir açık vermez.
İhtiyar ideolojilerini bir bir Delikanlı’ya dayatmaktadır, hatta Delikanlı’nın önem verdiği dehalara hakaretler ederek, O’nu kendi büyüklüğüne inandırmaya çalışmaktadır. Örneğin Atatürk’ün eşşsiz dehasının en verimli dönemini bir dil uğruna harcamakla geçirdiğini savunmakta ve dil, bayrak, tarih gibi konulara önem vermeyi, asıl amaçları ile başedemeyeceklerini anlayanların kaçış noktası olarak görmektedir. Delikanlı zaman zaman İhtiyar’ın politikasına ters düşen düşüncelerini açıklamakta ve bu İhtiyar’da büyük öfke uyandırmaktadır. Bu arada İhtiyar, politika çevresi ve gençleri kullanarak kirli oyunlarını birer birer sergilemektedir. Delikanlı artık O’ndan tiksinti duymaktadır.
Delikanlı’nın isyanı ve İhtiyar’ın çöküşü:
Artık Delikanlı İhtiyar’ın bu çirkin politikasında kendisine sunduğu vârisliği reddetmektedir. O İhtiyar’dan sadece bir tek şey ister: Bir eylemde yer almak veya bir görevi yerine getirmek, kısacası İhtiyar’ın kullandığı binlerce maşadan biri olmak. Bunun nedeni yıllardır içinde büyüyen savaşmak duygusu ve madalya almak övülmek isteğidir. O her zaman bu insanlara hayran olmuş, yaptıkları cesurlukları örnek almıştır. İhtiyar ise O’nun bu isteği karşısında O’na çok kızar, vâris olarak yanlış birini seçtiğini düşünmektedir, bir yandan da ona bu görevi vermeye razı olur.
Delikanlı ise karmaşık duygular içindedir. Güliz ile süren aşkları bir çıkmaza girmiştir ve O artık Güliz uğruna daha fazla İhtiyar’ın politikalarını çekemez hale gelmiştir. Bir yandan da İhtiyar’ın yıllar boyunca harcadığı gençleri, politikacıları, yazarları, felsefecileri görmektedir.
İhtiyar O’na bir elçilik bombalama işi verir, Güliz ise Delikanlı’yı bu görevden vazgeçirmeye çalışmaktadır. Delikanlı O’nu dinlemez, fakat tam elçiliği bombalayacakken, İhtiyar’dan öcünü almaya karar verir. Elçilik yerine İhtiyar’ın eğlence mekânı olan gazinoyu bombalar. Buna son derece öfkelenen İhtiyar, bir süreliğine İstanbul’daki konağından uzaklaşarak İzmit tarafındaki bahçe evine yerleşir ve burada Delikanlı’yı bekler. O’nun buraya geleceğinden ve kendisini öldürmek isteyeceğinden emindir. O geldiğinde ise, kendisi hazır olacaktır.
Delikanlı her geçen saniye İhtiyar’ı ve yaptıklarını düşünmektedir. Amfilerden sökülen gençler ve kaybolan kocaman bir nesil. İhtiyar büyük bir kitleyi kirli oyunlarında harcamıştır. Bu sırada Güliz Delikanlı’yla buluşarak İhtiyar’ı öldürme görevini kendisinin üstlenmesi gerektiğini, çünkü Delikanlı’nın İhtiyar’ın olduğu yere gider gitmez öldürüleceğini söyler. Delikanlı zor da olsa buna razı olur ve Güliz yola koyulur. Kendi gençliğini ve kadınlığını çalan, O’nu hep oyunlarını gerçekleştirmek için bir oyuncak gibi kullanan bu adama öfkesi, Delikanlı’ya olan aşkına yaptıklarıyla daha da sertleşmiştir.
Kız yola koyulur, İhtiyar’ı zehirleyecektir. İhtiyar’ın evine yaklaştığında Delikanlı’ya telefon eder ve bu sırada ağzından İhtiyar’ın evinin yerini kaçırır. Delikanlı kendisine hâkim olamayarak yola koyulur. Güliz ise amacına ulaşmıştır, İhtiyar kızın verdiği zehirli ıhlamuru içmiştir. Bu sırada Delikanlı eve gelir ve korumalar tarafından yakalanır. Korumaları alt eden Delikanlı İhtiyar’ın odasına doğru yola koyulur. İhtiyar zehrin etkisiyle beraber kızın ihanetini anlar ve O’nu tam kalbinden vurur. Bu esnada içeriye giren Delikanlı kızın cesedi ve can çekişen İhtiyar’la karşılaşır. İhtiyar son bir hamleyle Delikanlı’yı bacağından vurur ve ölür.
çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/
YanıtlaSil