Atatürk’ün Yurt Gezileri, Mehmet Önder

Atatürk’ün Yurt Gezileri, Mehmet Önder, 1998, İstanbul
Atatürk’ün Anadolu’da yaptığı yurt gezileri.
    Yazar, Dr. Mehmet Önder, 1926 yılında Konya'nın Çumra ilçesi’nde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Konya'da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam etti; ama tarih sevgisi ağır bastığından 1946 yılında bu fakülteden ayrılarak 1950 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin sanat tarihi bölümünden mezun oldu.
    Bundan sonra, müze müdürlüğü, bu müdürlükler sırasında 20’ye yakın müzenin oluşturulması, yurtdışı müze müdürlükleri,  Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü, Başbakanlık Kültür Müsteşarı, Almanya'da Bonn Büyükelçiliği’nde Kültür Müsteşarlığı görevlerinde bulundu.
    Mehmet Önder, merkezi Berlin'de bulunan Alman Arkeoloji Enstitüsü üyesi, Londra’da Uluslar arası Mevlana Araştırmaları Kurumu’nun şeref üyesi, Lahore’da İkbal Akademisi üyesi ve daha birçok kültür derneğinin üyesi oldu. Ayrıca Önder, Türk-Alman Dostluk Derneği ve Türkiye-Pakistan Kültür Derneği Genel Başkanlığı’nı da yaptı.
    Pakistan’dan “Sitare-i İmtiyaz” nişanı, Almanya’dan “Üstün Liyakat” Nişanı, çeşitli üniversitelerden fahri doktora unvanına sahiptir. Mehmet Önder araştırmalarını aralıksız sürdürerek yurt içinde ve yurt dışında 150’den fazla kongre, seminer ve sempozyuma katılmış, hepsinde de bildiriler vermiştir. Mehmet Önder Ağustos 2004 tarihinde vefat etmiştir.
    Atatürk’ün Yurt Gezileri
    Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra ölümüne kadar çıktığı yurt gezilerinde 52 il merkezine uğramıştır. Birçok ile birden fazla ziyaret yapmış, buralarda günlerce, haftalarca kaldıkları olmuştur. Atatürk'ün zaferlerini olduğu kadar inkılâplarını da gezileri içinde değerlendirmek lazımdır. İnkılâp Kanunları çıkmadan önce halkın içine girmiş yapacaklarını ve yaptıklarını anlatmaya çalışmış milletin onayını almaktan geri kalmamıştır. Atatürk’ün çeşitli illere yaptığı yurt gezilerinden birkaç örnek aşağıda sunulmuştur.
    Tekirdağ
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Tekirdağ'a 2 Şubat 1915,  23 Ağustos 1928’te olmak üzere iki kez gelmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Tekirdağ'a ilk olarak (2 Şubat 1915), beraberinde emir subayı Üsteğmen Çerkeşli Hasan Çavuş'un mangasını alarak Tekirdağ'a gelmiş, beraberindekilerle sahil kışlasına yerleşmişlerdir.
    Mustafa Kemal'in Tekirdağ'a ilk geliş nedeni Enver Paşa'nın emriyle 19. Fırkayı kurmak içindir. Yarbay Mustafa Kemal Tekirdağ'a geldiğinde böyle bir fırkanın adının var fakat kendisinin yok olduğunu görmüştür.
    Tekirdağlıların olağanüstü yardımlarıyla Tekirdağ, Malkara, Çorlu, Hayrabolu civarından gelen 891 kişiyle 57. ve 72. alayları tamamlayarak 25 Şubat 1915'te gelen bir emirle Çanakkale Savaşları'na katıldı. Bu savaşlarda tarihe altın harflerle geçen başarılar kazandı. Çanakkale Savaşları'nın kazanılması sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti düşman işgalinden kurtulduğu gibi, Osmanlı Devleti'nin yıkılması bir süre engellenmiş, kısa bir süre sonra da Türk Ulusu Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı kazanarak Cumhuriyet yönetimine geçmiştir.
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Tekirdağ'a ikinci kez gelişi 23 Ağustos 1928 Perşembe günü Ertuğrul Yatı ile olmuştur. Atatürk'ün Tekirdağ'a bu gelişlerindeki neden 14 yıl önceki ilk gelişlerindeki anıları tazelemek veya Tekirdağ'ın güzelliklerini seyretmek için değildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendisini karşılayan Vali Arif Hikmet Bey, Belediye Başkan Vekili Ziya Şıra Bey ve kalabalık bir halk topluluğu ile vilayete gelmiş, meclis odasında siyah tahta ve tebeşir hazırlatarak en büyük devrimlerden biri olan Harf Devrimi'ni başlatmıştır.
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk Tekirdağ'a ikinci kez gelişindeki mutluluğunu şu tümcelerle anlatıyor: "İlk 2 Şubat 1915'te 19’uncu Fırka kumandanı olduğum Tekirdağ'ı 14 sene sonra ziyaret edebildim. Bundan son derece memnun ve mutluyum. Fakat beni en çok memnun ve mutlu eden olay Tekirdağlı vatandaşlarımın daha şimdiden Türk harfleriyle yazıp, okumayı öğrenmiş olmalarıdır".
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün en önemli özelliği devrimlerini halk adına yapmak ve özellikle ona benimsetmekti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde 1 Kasım 1928'de Harf Devrimi yapılmış bu sayede Türk toplumu içinde bocaladığı doğu gelenekçiliğinden sıyrılıp Batı uygarlığına yönelmiş ve gerçek bir kültür devrimi yapılmıştır. Bu büyük devrimin ilk adımının ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk başöğretmenliğinin Tekirdağ'da olması Tekirdağlılar için büyük mutluluk ve onur kaynağıdır.
    Havza
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Havza'ya 25 Mayıs 1919,  24 Eylül 1924’te olmak üzere iki kez gelmiştir. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gelen Mustafa Kemal 25 Mayıs 1919'da Havza'ya gelmiş ve burada tam 18 gün kalmıştır. Bu çok önemli bir rakamdır. Milli Mücadele'nin tüm planları, tarihe Amasya Tamimi diye geçen genelge, Havza'da hazırlanmıştır. Havza'dan ayrılırken "Havzalılar, sizleri hiç bir zaman unutmayacağım." diyerek, çetin bir yolculuğa çıkan, Mustafa Kemal, büyük zafer kazanıldıktan ve Cumhuriyet kurulduktan sonra genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı olarak 24 Eylül 1924'te Havza'ya gelerek milli mücadele için karargâh olarak kendisine tahsis edilen ve şimdi Atatürk Müzesi olan binanın balkonundan bütün dünyaya şöyle seslenmiştir:
    "Havzalılar! Sizinle en elemli ve yeisli günlerde tanıştım, aranızda günlerce kaldım. Bana mazinin hatıratını hatırlatan şu daire içinde kıymettar mesai ve muavenetinizden çok müstefit oldum. Eğer Havzalıların o samimi ve metin hüsn’ü kabulleri olamasa ve eğer Havza'nın nafi ve şifalı kaplıcaları ahvali sıhhiyem üzerinde müspet bir tesir bırakmasaydı, emin olunuz ki inkılap için çalışamayacaktım. Bundan dolayıdır ki Havza'ya ve Havzalılara çok borçluyum. Kalbi rabıtamı ebediyen saklayacak ve sizi hiç unutmayacağım. Muhterem Havzalılar! İlk cüreti, ilk cesareti gösteren, ilk teşkilatı yapan sizlersiniz. İnkılap ve Cumhuriyet tarihinde kahraman Havza'nın ve Havzalıların büyük bir yeri vardır.”
    Bandırma
    Modern Türkiye'nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma'ya, 8 Ekim 1925, 13 Haziran 1926, 20 Ocak 1933’te olmak üzere üç kez gelmiştir.
    Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra ilke ve devrimlerini gerçekleştirme ideallerine ışık tutan gezilerinden birisi için 8 Ekim 1925 Perşembe günü, Mudanya İskelesinden Ertuğrul Yatı ve Yunus Torpidosu eşliğinde hareket eden Atatürk, aynı gün Bandırma'ya ilk kez gelmiştir. Ahşap iskelede görülmemiş bir kalabalıkla Bandırmalılar, heyecan ve büyük bir coşku içinde Atalarını bekliyorlardı. Güverteden Bandırma'yı seyreden büyük Atatürk'ün içini birden büyük bir hüzün sardı. Çünkü karşısında Ulusal Kurtuluş Savaş'ında yanmış yıkılmış harabe bir şehir vardı. O, şu tarihe geçen sözlerini, Bandırma ve Bandırmalılar için söyledi: "Milletimiz çalışkandır! Bu fazileti taşıyan Bandırmalıların en kısa zamanda şehirlerini imar edeceklerinden, halen barut ve is kokan bu güzel beldeyi mamur hale getireceklerinden asla şüphe etmiyorum!".
    13 Haziran 1926 Pazar günü, Mudanya iskelesinden Karadeniz Sergi Vapuru ile hareket eden Atatürk, aynı günün akşamına doğru yanındakilerle beraber ikinci defa Bandırma'ya geldi. Şehir halkı, kendilerini emsalsiz gösterilerle karşılandı. Büyük kurtarıcı ve modern Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk daha sonra aynı gece törenle Balıkesir'e gitmek üzere, halkın sevgi gösterileri arasında Bandırma'dan ayrıldı.
    1933 yılı Ocak ayının ortasında Ankara'dan Eskişehir'e geçen Atatürk, oradan da Derince'ye geçerek, Gülcemal vapuru ile 17 Ocak 1933 günü Mudanya iskelesine çıktı. O gün saat 18.30'da Bursa'ya vardı. Doğruca Çekirge'deki köşke gitti. Ertesi sabah, resmi ziyaretlerini yaptıktan sonra, Bursa Valisi Fatih Gökmen ile birlikte Gemlik'te zeytin üreticileriyle görüştü. 19 Ocak 1933 günü de Bursa Çekirge'deki modern kaplıca olacak olan Çelik Palas'ın inşaatını, İpek-İş Fabrikası'nı ve Askeri Hastane'yi gezdi. Bursa'dan Gemlik'e giden Atatürk, 20 Ocak 1933 akşamı Gemlik iskelesinden Gülcemal vapuru ile Bandırma'ya geldi. İskelede Balıkesir Valisi İbrahim Ethem (Akıncı), Belediye Başkanı Naci (Kodamaz), Bandırma halkı ile birlikte Atatürk'ü Bandırma'da karşıladılar.
    O eşsiz insan, geceyi Bandırma'da geçirdikten sonra, 21 Ocak 1933 tarihinde, tekrar şehir istasyonunda hazır olan trene bindi. Atatürk, dönemin Belediye Başkanı'ndan bilgiler aldı. Halkın sözlü ve yazılı dilekçelerindeki sorunları dinledi. Çevreden gelen temsilcileri tren salonunda kabul etti. Onlarla görüştü ve konuştu. Sorunlarının çözümleri konusunda bilgiler verdi. Aynı gün de trenle Balıkesir'e gitti.
    Niğde
    Atatürk Niğde'ye ilk olarak 5 Şubat 1934'te gelmiştir. Atatürk, 14 Ekim 1924'te eşi Latife Hanımla birlikte Kayseri'de iken Niğde Valisi Asım Bey başkanlığındaki bir Niğde Heyeti, Kayseri'ye gelerek, Atatürk'ü şehirlerine davet etmişlerse de bu 1934 yılına kadar mümkün olamamıştır.
    1 Şubat 1934 sabahı Atatürk, yanında Prof. Afet İnan, milletvekillerinden Kılıç Ali, Ruşen Eşref (Ünaydın), Falih Rıfkı (Atay) olduğu halde otomobillerle Kırşehir'e gelmiş, buradan Yozgat'a ve Kayseri'ye gitmişti. 5 Şubat 1934 günü öğleden sonra Atatürk yanına Kayseri Kolordu Komutanı Abdurrahman Nazif (Gürman) ve 41’inci Tümen Komutanı Ali Rıza (Artunkal)'ı da alarak özel trenle Niğde'ye hareket ederek gece saat 20.30’da Niğde'ye geldi. Niğde halkı o gece tümüyle istasyondaydı.
    Niğde sorunları hakkında Atatürk'e gerekli bilgiler verildi. Niğde'nin meyveleri boldu. İhraç imkânları yoktu. Bu ürünlerin değerlendirilmesi için fabrikalar isteniyordu. Niğde Milletvekili Halit (Mengi) Niğde'ye bağlı Ulukışla ilçesi Çiftehan bucağında şifalı su olduğunu, sağlığa yararlı bu kaplıcanın geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Atatürk, bununla çok ilgilenmişti. "Yarın Çiftehan'a gidelim ve kaplıcayı görelim." dedi. Bir ara, Niğde ve çevresine yerleştirilen Rumeli göçmenleri konusunda bilgi aldı, Vali Ziya (Tekeli) göçmenlerin tamamen yerleştirildiğini, durumlarının çok iyi olduğunu, işleriyle uğraştıklarını söyleyince Atatürk, memnun oldu.
    Geceyi trende geçiren Atatürk, gazetelerin verdiği bilgilere göre, ertesi gün 6 Şubat 1934 sabahı Niğde'de otomobille kısa bir gezinti yaparak ve trene binerek Ulukışla'ya hareket etti. O günden sonra Niğdeliler Atalarının şehirlerine geldiği gün olan 5 Şubat'ı her yıl törenlerle kutlamaktadırlar.
    Elazığ
    Atatürk, Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen, Celal Bayar, Kılıç Ali ve Fazıl Ahmet Aytaç ile birlikte 17 Kasım 1937 tarihinde Doğu Anadolu'ya yaptıkları gezi sırasında Elazığ'a uğradı.
    14 Kasım 1937 günü Yolçatı’ya gelen ve büyük bir törenle karşılanan Atatürk ile beraberindekiler o gün Elazığ'a geçmeden Diyarbakır'a gittiler. Diyarbakır'a giderken, Elazığ'ın Sivrice İlçesinde bulunan Gölcük Gölü'nü gördüğünde beyaz treni göl kenarında durduran Atatürk bu güzellik karşısında duygularını "Dünyanın en güzel memleketi Türkiye'dir." diyerek dile getirdi. Orada bulunan köylülere "Burada Yalova gibi modern bir şehir kuracağım." diye söz vererek gerekli tesislerin yapılması için hemen 500.000 TL'lik bir ödeneğin gönderilmesini emretti.
    Atatürk, Diyarbakır dönüşü 17 Kasım 1937 günü beyaz treni ile Elazığ garına geldi ve büyük bir törenle karşılandıktan sonra Korgeneral Abdullah Alpdoğan'ın arabasına binerek Halk Evi'ne gitti. Burada kendilerine ayrılan odada bir müddet dinlendikten sonra Belediye ve diğer resmi kuruluşları ziyarette bulundu. Daha sonra, Pertek ile Hozat'ı ayıran Sünget Çayı üzerinde yapılmış olan köprüyü tören ile açmış, bu köprüye Singeç adını vermiştir. Buradan Pertek İlçesine geçen Atatürk bu ilçeyi çok beğenmiştir. Aynı gün Elazığ'a dönerek gece kendi onurlarına düzenlenen edebi müsamereye katılan Atatürk bu toplantıda Elaziz adının Elazığ olarak değiştirilmesini teklif etti, teklif alkışlarla kabul edildi. 23 Kasım 1937 günü de Elazığ Belediyesi olağanüstü toplantı yaparak, Elaziz adının Elazığ olarak değiştirilmesi kararını aldı.
    Malatya
    Büyük Önder Atatürk, Ege Vapuru ile 12 Şubat 1931 günü Mersin iline gelmiş, aynı gün saat 18.00'de özel treni ile yeni hizmete açılan Fevzipaşa-Malatya demiryolunu takip ederek Malatya'ya gelmek üzere harekete geçmiştir. 13 Şubat 1931 günü saat 17.30'da Malatya garına gelen Atatürk, burada büyük bir törenle karşılanmış, halk büyük bir sevgi ve saygıyla bağrına basmıştır. O gün ilimizin büyük caddeleri ve resmi daireler bayraklarla donatılarak şükranlarını ifade etmişlerdir.
    Mustafa Kemal, trenden indikten sonra hem Malatya halkını görmekten duyduğu memnuniyeti ifade etmek, hem de demiryollarının önemini belirtmek üzere o dönemin başbakanı İsmet İnönü'ye çekilmek üzere Malatya valisi Mehmet Tevfik'e bir telgraf vermiştir. Atatürk telgrafında şöyle diyordu; "Başvekil İsmet Paşa Hazretlerine, Yeni yapılan tren yolu ile Malatya'ya vardığım bu günde size takip ettiğiniz pek isabetli imar faaliyetlerinden dolayı, bir daha tebrik ve takdirlerimi arz ederim.”
    Tren garından ayrılan Atatürk, otomobile binmedi, İstasyon virajına kadar Malatya halkı ile birlikte yaya yürüdü. Daha sonra yeni açılan Atatürk caddesini otomobili ile geçerek, bugünkü "Atatürk Evi ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü" binası olarak kullanılan o günkü adı ile "Türk Ocağı" binasına geldi. Atatürk, burada halka hitaben yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Malatya'yı görmek, Malatyalılarla daha çok görüşmek için bu kadar zaman yeterli değildir. İleride daha uygun bir zamanda belki Başvekil İsmet Paşa ile gelip, sizlerle görüşmek fırsatını bulurum."
    Malatya Belediye Başkanı Mustafa Naim (Karaköylü), Atatürk'e hiç olmazsa Malatya'da birkaç gün kalmasını arz edince; Atatürk demiryollarının önemini belirten şu konuşmayı yaptı: "Arkadaşlar, önemli bir ilimizin merkezine bizi getiren, demiryolu olmuştur. Bugüne kadar bu önemli ve feyizli Malatya'ya gelmek isteyenler, bu medeni vasıtanın bulunmamasından dolayı isteklerine kolaylıkla muvaffak olamamışlardır. Yeni eser bu genel isteği tatmin edecektir ümidindeyim. Türkiye Hükümeti'nin tespit ettiği projeler dahilinde belirli zamanlar içinde, vatanın bütün bölgeleri çelik raylarla birbirine bağlanacaktır. Bütün vatan bir demir kitle haline gelecektir.
    Demiryolları memleketin tüfekten, toptan daha önemli bir koruma silahıdır. Demiryollarını kullanacak olan Türk Milleti, doğuşundaki sanatkârlığının eserini göstermiş olmakla övünecektir. Demiryolları, Türk Milletinin refah ve medeniyet yollarıdır"
    Geceyi Malatya'da geçiren Atatürk, 14 Şubat 1931 günü Adana'ya gitmek üzere özel treni ile Malatya'dan hareket etmiştir.
    14 Kasım 1937 günü saat 13:00’de Malatya'ya ikinci defa gelen Atatürk, tren garında Malatya Valisi Belediye Başkanı, milletvekilleri, askeri yetkililer, öğrenciler, izciler ve Malatya halkı tarafından parlak bir törenle karşılandı. Bu karşılama töreni sırasında 21 pare top atışı yapılarak Atatürk'e olan saygı ifade edildi.
    Mersin
    Atatürk, Mersin'i birçok defa ziyaret etmiştir. Mersin'e ilk ziyareti Cumhuriyetten önce 5 Kasım 1918'de olmuştur. Atatürk, bu ziyaretinde Silifke sınırları ve Toros eteklerinde, karakolların artırılmasını ve dağ köylerine depolardaki yeni silah ve cephanelerden bol miktarda dağıtılmasını yetkililere tavsiye etmiştir.
    Gazi Mustafa Kemal Paşa, 17 Şubat - 4 Mart 1923 arasında İzmir'de toplanan "Türkiye İktisat Kongresi"nden sonra ilk yurt gezisini Adana ve Mersin'e yapmıştır. Mersin ve Tarsus'u ziyaret etmek üzere Gazi ve yanındakiler, 17 Mart 1923 Cumartesi sabahı Adana'dan trenle hareket etmişlerdir. Saat 11.30'da Mersin tren istasyonuna halkın coşkun tezahüratlarıyla girdi. Gazi, eşi Latife Hanım ile trenden indikten sonra istasyon önündeki merasim kıtasını teftiş etti. Önce hükümet binasına, daha sonra da Belediye binasına gelen Gazi, başkandan belediye hizmetleriyle ilgili bilgi aldı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Gençler Yurdu'nu ziyaretinde, gençlere çok çalışmalarım tavsiye ederek, Türk Ocağı'na katılmalarını önerdi.
    Program gereğince Millet Bahçesinde çaylar içildi.  Hükümet Tabibi Reşit Galip Bey'in heyecanlı bir ses tonuyla söylediği, anlamlı ve samimi hitabını dinlerken ve özellikle "senin büyüklüğün, bu milletin bir ferdi olmakla iktifa ve iftihar etmendir" sözlerinden çok duygulandı. Sonra "Mersinliler, memleketiniz, beldeniz Türkiye'nin çok mühim bir noktasında bulunuyor. Çok mühim ticaret noktasıdır. Memleketiniz bütün Dünya ile Türkiye'nin irtibat noktasının en mühim yerindedir. Bunu sizler benden iyi biliyorsunuz. Aziz arkadaşlar, bu memleketin hakiki sahibi olunuz" dediği hitabesini söyledi.
    Atatürk 20.01.1925 tarihinde yine Eşi Latife Hanımla birlikte Mersin'e gelmiş ve günümüzde Atatürk evi olarak müzeye dönüştürülen Christmann Köşkü'nde misafir edilmiştir. Bu ziyaretinde Mersin'de iki gün kalmıştır. Atatürk Mersin’den satın aldığı çiftlik kurtuluştan modern bir çiftlik haline getirilmiş, bağış üzerine hazineye devredilmiştir.
    Atatürk, 10.05.1926 tarihinde Konya üzerinden trenle Mersin'e gelmiş ve doğruca limandaki Ertuğrul yatına binerek Taşucu’na gitmiştir. Atatürk, bundan sonra üç defa daha Mersin'e gelmişse de kentte kalmamıştır.
    Atatürk, 19.11.1936 tarihindeki tren yoluyla Mersin'e gelişinde Mersin Valisine "Vali Bey, konağı çabuk düzenle ve noksanlarını tamamlayın. Her sene Nisan ayını burada geçirmek istiyorum." demiştir. Atatürk'ün Mersin'e son gelişi ise 20.05.1938 Cuma günü 13.30'dur. Bu ziyaretinde de Vali Konağı'nda kalmıştır. Konağın balkonunda oturduğu sürece halk karşı kaldırımda, oradan ayrılıncaya kadar, uzun süre sevgi ve ilgi ile büyük kurtarıcıyı izlemiştir.
    Erzincan
    Atatürk, Erzincan'a ilk olarak 1 Temmuz 1919'da gelmiştir. Erzurum Kongresi'nde bulunmak üzere, 28 Haziran 1919'da otomobille Sivas'tan Erzurum'a hareket eden Mustafa Kemal Paşa, yolu üzerindeki köy ve kasabalara uğrayarak 1 Temmuz 1919 günü Erzincan'a gelmiş, geceyi Erzincan'da geçirdikten sonra ertesi gün Erzurum'a hareket etmiştir.
    Atatürk, Erzurum Kongresi dönüşünde, 30 Ağustos 1919 günü öğleden sonra, Erzincan'a yakın Gazlısu'ya (Ekşisu) geldi. Burada, Erzincan ileri gelenlerinden bir heyet, Atatürk'ü karşıladılar. Kısa bir süre, su başında dinlenen kafile, Ekşi sudan içtikten sonra birlikte Erzincan'a hareket ettiler. Atatürk, Erzincan'da Erzurum Kongresine katılan Şeyh Fevzi Efendi ile de buluştu. Şeyh Fevzi Efendi, Atatürk'ü yürekten destekliyordu. 0 akşam Erzincan'lılar adına, Erzincan Mutasarrıfı, Belediye'de bir yemek verdi. Mutasarrıfın evinde konaklayan Atatürk, sabahleyin Mutasarrıflığa resmi bir ziyaret yaptı. Buradan Belediyeye geldi ve halkla görüştü. Aynı gün Sivas'a hareket etti.
    Cumhuriyet'in ilanından sonra, eşi Latife Hanımla birlikte çıktığı uzun sonbahar gezisi sırasında 29 Eylül 1924 günü Erzincan'a üçüncü defa geldi. Erzincan’a gelmeden Refahiye’ye uğradı. Şehre girişinden Belediyeye kadar olan caddeyi okullar, esnaf birlikleri ve halk doldurmuş büyük bir karşılama yapılmıştı. Atatürk, beraberindekilerle kısa bir süre Belediye binasında dinlendikten sonra Vilayete, kolorduya gitti. Akşam verilen yemekte Atatürk, Erzincanlıların kendisi için gösterdikleri sevgi ve bağlılığa teşekkür ettikten sonra: "Erzincan'ın az zamanda layık olduğu ve Cumhuriyetin kendisinden beklediği mertebede nur ve feyiz kaynağı olacağına tamamen inanıyorum." dedi. 0 gece fener alayı yapıldı. Atatürk, ertesi 30 Eylül 1924 sabahı tekrar geleceğini ve bir gece daha kalacağım söyleyerek Erzincan'dan Erzurum'a hareket etti.
    Atatürk, sözünde durmuştu. Erzurum dönüşü 10 Ekim 1924 günü Erzincan'a tekrar geldi. Bu defa Latife Hanım yanında değildi. Onu Kayseri'ye göndermişti. Gittiği yerlerde karşılama töreni istemiyordu. Ancak Erzincan'da binlerce halk yine yollara, caddelere dökülmüştü. 0 geceyi de Erzincan'da geçirdi. Erzurum'a her gidişinde geceyi Erzincan'da geçiren Atatürk, Erzincan'ı ve Erzincanlıları her zaman sevmiş, onların vatanseverliklerini sıklıkla övmüştür.

2 yorum: